Zeydiyye
Zeyd b. Ali’nin 122/740 yılında Emevilere karşı ayaklanmasıyla ortaya çıkan, öğretileri ilk olarak Kâsım Ressî (ö. 246/860) tarafından sistematize edilen, imametin Hz. Hüseyin’den sonra Hz.Fatıma evladında olduğunu benimseyen gruptur.
İlk Zeydi farklılaşma, Zeyd b. Ali (ö.122/740)’nin içinde yaşadığı sosyopolitik ortam ve ilk Şia arasındaki ihtilaflar zemininde Kûfe'de ortaya çıkmıştır. Zeyd b. Ali, ayaklanması öncesinde kendisine sorulan bir soru üzerine en üstün Hz Ali’yi kabul etmekle birlikte Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in halifeliklerini meşru görüp, onları hayırla andığı için taraftarlarından önemli bir kısmı Zeyd’ten ayrıldılar. Yanında kalanlar, Zeydîler olarak isimlendirildi.
Zeydîliğin ortaya çıkışında etkili olan muhtemel sebepler;
a. Kûfe’nin Emevilerce ötekileştirilerek devlet imkânlarından yeterince yararlanamaması.
b. Zeyd b. Ali’nin, atası Hz. Ali’nin hutbelerde kötülendiği bir ortamda yetişmesi.
c. Emevîlerin, kendilerine rakip olabilecek Haşimoğulları ve Kureyş’ten ileri gelenleri itibarsızlaştırma faaliyetleri.
d. Zeyd b. Ali’nin aktif kişiliği, siyasi konularda fikirlerini beyan etmesi.
Teşekkülü
İlk Zeydîler; Betriyye ve Cârûdiyye.
Betrîler, Hz.Ali’yi, sahabenin en üstünü kabul etmekle birlikte, ondan önce gelen Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in hilafetini meşru saydılar. Hz. Osman hakkında çekimser kaldılar. Cemel’de Hz.Ali’nin muhaliflerini kusurlu buldular. İlmin, yetkin herkesten alınabileceğini savundular. Sünnî Müslümanları sapkınlar olarak değerlendirmezler.
Cârûdîlere göre Hz. Peygamber’den sonra Hz.Ali, Hasan ve Hüseyin’in imameti, niteliklerine işaretle (hafi nas) tespit edilmiştir. Hz. Ali’den öncekilerin hilafeti meşru değildir. Onların hilafetlerini benimseyenler ve kendi anlayışlarında olmayan Müslümanlar küfre düşmüşlerdir. Dini bilgi ve Hz. Peygamberin hadisleri, Âl -i Muhammed’ten alınmalıdır. Onlar, ilimde eşittirler. Sahâbenin bu hususta bir payı yoktur. Zeydîler arasında II./VIII. asrın sonlarından itibaren Cârûdîliğe yakın bir anlayış öne çıkmıştır.
Zeydîlerde III./IX. asrın başlarına kadar cebri fikirler hâkimdi. Kasım Ressî'den itibaren Mutezili anlayışa paralel görüşler öne çıkmaya başladı. Hadî İlelhak Yahya b. Hüseyin (ö.298/911) ile birlikte, Mu'tezile'nin beş esası, el - menziletü beyne'l -menzileteyn dışında benimsendi.
Zeydiyye'nin Tarihsel Gelişimi
İlk olarak Hasan b. Zeyd liderliğinde Hazar Denizi'nin güneyinde devlet kurdular (250/864). Aralarında Kâsım Ressî'nin öğretisine tabi olan Kâsımiyye ve Nâsır Utruş'un öğretisine benimseyen Nâsıriyye olarak iki grup ortaya çıktı. Genel olarak Basra Mutezilesi’nin anlayışını benimsediler. Bölgede varlıklarını X./XVI. asrın sonlarına kadar sürdürmüşlerdir.
İkinci olarak Hâdî İlelhak Yahya b. Hüseyin liderliğinde Kuzey Yemen'de devlet kurmuşlardır (284/897). Yemen Zeydileri, Hâdî’nin dedesi Kasım Ressî'ye nispetle Kâsımiyye, Hadî’ye nispetle Hâdeviyye olarak bilinirler. Onlar içinde, V./XI -IX./XV. asırlar arasında varlığını sürdüren Mutarrifiyye, Hüseyniyye ve kendilerini Zeydiyye’nin asıl temsilcileri gören Muhteria adlı gruplar ortaya çıkmıştır.
Yemen Zeydileri arasında Yahya b. Hamza (ö.747/1347) ile Sünniliğe ılımlı bir yaklaşım doğmuştur. Sonra Sünni Hadis kitaplarını otorite kabul eden Muhammed b. İbrahim el -Vezir’in (ö.840/1436) öğretisi temelinde bir grup oluşmuştur. Başlıca temsilcileri, Sâlih b. Mehdi el -Makbeli (ö.1108/1696), Muhammed b. İsmail el -Emir (ö.1182/1768) ve Şevkânî’dir (ö.1250/1834).
Osmanlı Devleti, Yemen’i 945/1538’de hâkimiyeti altına almış, ancak ülkedeki konumları inişli çıkışlı olmuştur. 1918 yılında ülke yönetimini dönemin Zeydi imamı Yahya’ya bırakmıştır. Kâsım b. Muhammed’den (1029/1620) sonra torunları, arada uzun sekteler olsa da 1382/1962 yılına kadar Yemen’de hüküm sürmüşlerdir.
Günümüzde Zeydîler, Kuzey Yemen’de yaşamakta olup, nüfusun yaklaşık üçte birini (8- 10 milyon) oluşturmaktadırlar.
Zeydiyye'nin İtikadi Görüşleri
İmamet dışında genel olarak Mu’tezile’yle uyum içindedir.
Tevhid : Allah’ı, zâtî sıfatlarıyla özdeşleştirerek, zatına zâit, kadîm sıfatları ve zıtlarının Allah’a nispetini reddederler. Yaratılmışlara benzerliği çağrıştıracak bir nitelikle Allah nitelenemez.
Adl: Allah, kötü olan ve adaletiyle çelişen hiçbir fiili yapmaz. Bütün fiilleri hasen (iyi)dir. Makdûrâta kâdirdir, ancak küfrü, zulmü ve adaletsizliği yaratmaz, irade etmez. İnsanlara güçlerinin yetmediğini yüklemez. Allah, küfür ve imanı açıklamıştır, aralarında tercihte bulunmak irade sahibi insanın fiilidir. Hz. Peygamberin şefaati sadece cennet ehlinedir.
Va’d ve Vaîd: İyilik yapanları ödüllendireceğini (va’d), kötülük, adaletsizlik yapanları, emir ve yasaklarına riayet etmeyenleri cezalandıracağını (vaîd) söyleyen Allah’ın sözünden dönmez. Büyük günah işleyenler, tövbe etmedikleri takdirde ebedi cehennemdedirler.
Emir bi’l -Ma’rûf ve Nehiy ani’l -Münker: İyiliği emir, tavsiye ve kötülükten sakındırmanın, iyiliğin yerleştirilip, kötülüğün ortadan kaldırılması şeklinde ahlaki, zulme karşı kuvvet kullanma ve kötü yöneticilere başkaldırma şeklinde siyasi boyutu bulunur. Zeydîler, genelde siyasî boyutunu uygulamışlardır. Bu prensip öncelikle bizzat İmam, onun dışında Muhtesib adı verilen kimselerce uygulanır.
İmamet: Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin niteliklerine işaret edilerek (hafi nas) imam tayin edilmişlerdir. Hz. Hüseyin’den sonra imamet, Hz. Fâtıma evladından hür, erkek, reşît, alim, zamanının en faziletlisi, cesur, cömert, takva sahibi, adaletli, Allah yolunda cihat eden, imametini ilan ederek kendi adına davette bulunan kimsenin hakkıdır.
İmam, tevhidi ve adaleti bilecek, dinin usûl ve fürûunu kavrayacak, din ve dünya işlerinde ümmetin ihtiyacına cevap verebilecek ve içtihad yapabilecek düzeyde kesbî bir bilgiye sahip olmalıdır. Bu şart, İmâmiyye ve diğer Şiî grupların benimsediği batınî, vehbi bilgi anlayışını ortadan kaldırmaktadır.
Zeydîlerde, imamların belli bir sayısı, gâib imam, mehdi- i muntazar anlayışı yoktur. Kıyametten önce gelecek mehdi konusunda, Ehl -i Sünnet’e yakın bir anlayıştadırlar. İmamlar, hata yapabilirler. Gerekli nitelikleri yitirdiklerinde imametten azledilebilirler. Bedâ, ric’at, takiyye (can tehlikesi dışında) gibi anlayışları reddederler.