Maturidilik

Maturidilik, İmam Azam Ebu Hanife’nin yolunu takip eden Ebu Mansur Maturidi’nin görüşleri çerçevesinde oluşan, naklin/vahyin yanı sıra akla da büyük önem verilen itikadi bir İslam mezhebidir. Kurucusunun adına nispetle Maturidilik denilen bu ekol, Ehlisünnet’in en büyük kolunu teşkil etmektedir.

İmam Maturidi, günümüzden yaklaşık 1000 yıl once bugün Özbekistan Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde yer alan Semerkant şehrine bağlı Maturit köyünde dünyaya geldi ve 333/944 yılında Semerkant’ta vefat etti. Devrinin en önemli hocalarından ders aldığı gibi o zamana kadar yazılmış olan birçok eseri inceledi. Kitabü’t-Tevhid ve Kitabü’t-Te’vilat gibi çok önemli eserler yazdı ve çok değerli öğrenciler yetiştirdi. O, İmam Azam Ebu Hanife gibi din konusunda ortaya çıkan problemleri akıl ve nakil ışığında çözmeye çalışmıştır. O, tefsirinde Kur’an ayetlerini, Kur’an ve sünnete uygun bir şekilde tefsir ederek Ehlisünnet itikadını sağlam bir zemine oturtmuştur. Bu sebeple, itikatta Maturidi olanlar, amelde Hanefi mezhebine mensupturlar. Hanefi-Maturidi olanların sayısı, günümüzdeki Müslümanların yarısından fazladır.

İmam Maturidi’nin görüşleri öğrencileri tarafından nesilden nesile aktarıldı. Sonuçta İmam Maturidi, Hanefiler tarafından Ehlisünnetvelcemaat’in ileri gelen bir imamı; fikirleri ise “Ehlisünnetvelcemaat”in görüşleri şeklinde ifade edildi. Bu sebeple Selçuklulara kadar olan bu sürece Maturidiliğin oluşum süreci demek mümkündür.

Selçuklular döneminde Sultanlar ve Beyler, Ehlisünnet’in Hanefi-Maturidi kolunu siyasi olarak desteklediler. Bu sırada Hanefi âlimler de Tabsıratü’lEdille, Akâidü’n-Nesefiyye, El-Emali ve Türkçeye Maturidiyye Akaidi olarak çevrilen el-Bidâye ve’n- Nihaye gibi Maturidiliiğe ait temel kaynakları telif ettiler.

Selçuklu Hanefi âlimleri, imam Maturidi'nin görüşlerini öne çıkartarak imam Maturidi’yi hem fıkıhta hem de itikatta imam kabul ettiler. Ancak kendi mezheplerini, Maturidiyye olarak değil, Ehlisünnet, Ehlisünnetvelcemaat ya da Ehl-i Hak olarak isimlendirdiler. Bu sebeple, ilk dönemlerde Maturidik yerine Hanefîyye, Ehlisünnetvelcemaat ya da sadece Ehlisünnet gibi isimler kullanıldı. Selçuklular dönemi Hanefi âlimeri, Akaidü’n-Nesefiyye, Tabsıratü’lEdille gibi Maturidiliğin ana kaynakları ile el-Hidaye gibi Hanefîliğin temel eserlerini nesilden nesile okutarak Hanefiliği ve Maturidiliği birlikte yaydılar.

İmam Maturidi’ye göre bilgiye ulaşmanın yolları, üçtür. Bunlar, beş duyu organı, akıl ve doğru haberdir. Ona göre akıl ile vahiy, kesinlikle birbirleriyle çelişmez.

Maturidiliğe göre Allah, bütün âlemlerin yaratıcısıdır, birdir, eşi ve benzeri yoktur. Allah’ın varlığı ve birliği hakkında üç çeşit delil vardır. Bu deliler; nakli delil, akli delil ve âlemdeki nizam, intizamdır. Mukallidin İmanı, geçerlidir. Fakat dünya ve ahiret mutluluğu için yeterli değildir. Maturidilere göre inanan bir kimse dini yükümlülüğünü titiz bir şekilde yerine getirmelidir. Dinî yükümlülüğü yerine getiren kimse, kâmil/olgun bir mümindir; yerine getirmeyen kişi ise, günahkâr bir mümindir. Bu sebeple, Müslüman günahından dolayı dinden çıkmaz; fakat günahkar mümin olur. İman, amellerin yerine getirilmesiyle artmaz, terk edilmesiyle eksilmez. İman esaslarının hepsine inanan kimse mümin olur, inanmayan kâfir olur. Maturidilere göre bir Müslüman, ne kadar günahkâr olursa olsun, “Ben Müslümanım!” veya “Ben gerçekten Müslümanım!” demelidir.

İrade-I cüziyye, Allah’ın insana bu dünyada kullanması için verdiği sınırlı bir yetki ve tercih hakkıdır. İnsan, kendisine geçici olarak verilen bu yetkiyi kullanmada tamamen özgürdür. Bundan dolayı insan, bütün fiillerinden sorumludur, cenneti de cehennemi de özgür iradesiyle kazanmaktadır.

Maturidilere göre Allah, emrettiği şeyleri, güzel olduğu ve insanların iyiliği, mutluluğu için emretmiştir; yasakladığı şeyleri ise kötü olduğu ve insanların zarar görmemesi için yasaklamıştır. Peygamberler, Allah’ın emir, yasak ve haberlerini insanlara bildirmek için seçip gönderdiği seçkin insanlardır. Onlar, insanın dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşmasına vesiledirler. İnsanın aklı, tek başına iki cihan mutluluğuna kavuşmasında yetersizdir. Bu sebeple, Allah, aklı desteklemek için insanlara peygamberler göndermiştir. Hz. Muhammed başta olmak üzere bütün peygamberler ve diğer iyi kimseler, ahirette Hz. Allah'ın izniyle günahkar müminlere şefaat edeceklerdir.

Ahiret, bu dünyadan sonra gideceğimiz ve sonsuza dek kalacağımız ebedi yurttur. Ahirete iman, surun üflenmesi, öldükten sonra dirilip, mahşer yerinde toplanıp, sual ve hesaba çekilmesi, mizan, şefaat, sırat, kevser, cennet ve cehennem gibi öbür dünyaya ait hususlara inanmaktır.

Maturidilere göre, imamet/devlet başkanlığı meselesi, itikadi bir konu değil akli bir konudur. Bu nedenle yönetici, uzman danışmanlarla çalışmalı ve onlarla istişare edip, onların uyarılarını dikkate almalıdır. Maturidiler, mevcut yöneticiye ve yönetime zeval gelmemesine büyük önem verirler. Ortaya çıkan haksızlık ve yanlışlıkların yapıcı eleştirilerle düzeltilmesini tercih ve tavsiye ederler.

Maturidilikte, sadece ayet ve hadislerin lafızlarına önem vermekle kalınmadı, aynı zamanda onların ne demek istediği anlaşılmaya çalışıldı. Bu sebeple, din ve dünya işlerinde her şeyin mümkün olan en iyisinin yapılması tercih ve tavsiye edilmektedir.

İmam Maturidi’nin görüşleri önceleri Semerkant ve Buhara gibi Maveraünnehir ve Horasan şehirlerinde; daha sonra Gazne ülkesi, Orta Asya ve Orta Doğu; hatta Türklerin hâkim olduğu Avrupa ve Afrika topraklarına ve Malezya, Endonezya gibi Uzak Doğu ülkelerine kadar yayıldı. Günümüzde ise günümüzde Türkiye, Afganistan, Hindistan, Pakistan, Doğu Türkistan, Malezya, Endonezya, Rusya, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Balkanlar ile diğer bölgelerde yaşayan Müslümanların büyük bir kısmı tarafından benimsenmektedir.