Eşarilik

Eşarilik, Ehlisünnetin itikadi mezheplerinden biridir. Adını mezhebin kurucusu olan Ebu’l -Hasan el -Eş’ari (ö.324/936)’den almıştır.

Eş'ari kırk yaşına kadar Mutezile mezhebinin bir mensubu ve savunucusu olmuştur. Dönemin Basra Mutezilesi'nin reisi olan Cübbai'den ders alıp yetişmiştir. Sonra Mutezile mezhebinden ayrılarak Ehlisünnet safında yer almıştır. Bu ayrılışına gördüğü rüyalar ve "üç kardeş meselesi" olarak meşhur olan tartışmalar neden olarak zikredilmektedir. Eş'ari Mutezile'den ayrıldıktan sonra Ehlisünnetin kelam öncüsü olarak bilinen İbn Küllab ve arkadaşlarının yolundan gitmiştir. Biri Mutezili olduğu dönem, diğeri Mutezile sonrası dönem olmak üzere Eş'ari'nin iki fikri merhalesi olmuştur.

Eşarilik, İslami ilimlerde kendini ispatlamış otoriter isimlerin her çağda devam eden mensuplarının olduğu; ameli, ahlaki ve itikadi alanda varlık gösteren dönemin önde gelen âlim mensuplarıyla, İslam ümmetinin Sünni kanadında, halk kitlelerini kendine çekmiş bir mezheptir. Ehlisünnet denildiğinde ilk akla gelen mezhep Eşariliktir. Hicri V. yüzyıldan itibaren Sünni devletlerin hakimiyetinde bulunan hemen hemen her yerde yoğun bir şekilde öğretisi yapılmıştır. Eşarilik, Matüridilikle birlikte Ehlisünneti temsil etmektedir.

Eş'arilik Ehlisünnetin fıkhi/ameli mezhepleri olan Malikilik ve Şafiilik üzerinden yayılmıştır. Bizzat Eş'ari'den ders alan Maliki ve Şafii öğrenciler vasıtasıyla Eş'ari'nin itikadi ve kelami görüşleri büyük kitlelere ulaşmıştır. Erken dönemde başta Selçuklu ve Eyyübilerin desteğini alan Eş'arilik İslam coğrafyasının her yerine yayılma imkanı bulduğu gibi Alparslan'ın veziri Nizmülmülk'ün kurduğu Nizamiye medreseleriyle Eşarilik fikri bir gelişim de sağlamıştır. Bu medreselerde eğitim resmen Eşariliğe dayandırılmış ve büyük Eşari âlimlerin yetişmesi sağla nmıştır.

Günümüzde İslam coğrafayasının dört bir yanında Eşarilik mevcudiyetini sürdürmektedir. Horasan, Irak, Suriye, Mısır, Türkiye ve diğer birçok ülkedeki Şafii ve Malikilerin hemen hemen tümü ve Hanbelilerin az bir kısmı Eşari mezhebine mensupturlar. İslam dünyasında Ehlisünnet denince akla ilk gelen itikadi mezhep Eşariliktir. Fakat Maveraünnehir ve civarında bu terimden anlaşılan Matüridiliktir.

Eş'ar'inin ileri sürdüğü fikirler mezhebin temel görüşlerini oluşturur. Mezhep mensupları bu görüşleri sürdürüp geliştirmişlerdir. Böylece IV/X. yüzyıldan itibaren İslam düşünce tarihinde adından söz edilir hâle gelmiştir.

Bilgi: Zorunlu ve iktisabi (sonradan kazanılan) bilgi olmak üzere iki çeşittir. Şartlara uygun havası hamse (beş duyu) ve mutevatir haberlerle gelen bilgi zaruri bilgidir. Nazar ve akli muhakeme ile elde edilen bilgi ise iktisabi bilgidir.

Akıl ve Nakil: İslam mezhepleri içinde aklı kullanmayan tamamen dışlayan hiçbir mezhep yoktur. Her mezhep kendi doğruluğunu ispat amacıyla aklı kullanır ve böylece karşısındakini ikna etmeye çalışır. O halde akıl üzerinde mezhepler arasında gerçekleşen tartışma aklın rolüyle ilgili olup aklı kullanmakla ilgili değildir. Eş’ari, akıl ile nassı bir arada kullanmış, ancak nassa öncelik verip aklı nassın hizmetine sunmuştur.

Allah'ın Varlığı Birliği ve Sıfatları: Allah'ın var olduğunun en büyük delili insanın kendisidir. Ayrıca bu muazzam kainat yüce bir yaratıcının varlığını zorunlu kılar. Allah birdir, tektir, eşi ve benzeri yoktur. Kâinattaki düzen ve intizamın devam etmesi bize Allah’ın bir olduğunu gösterir. Allah, teşbih, tecsim, gibi O’nun kemaline uygun olmayan noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah cisim değildir. Allah için mekan söz konusu değildir. O zaman ve mekandan önce vardı. Kur'an, Sünnete ve ümmetin icma sına dayanmayan bir ismi nAllah’a ver ilmesi caiz değildir.

Allah'ın fiililerinden türetilmiş sıfatlar fiili sıfatlar olup bunlar mahlukturlar. Yaratmak ve rızıklandırmak gibi. Fiilleri olmadan önce Allah bunlarla nitelenmiş değildir. Haberi sıfatlar Kur’an ve Sünnette yer alan vech (yüz), ayn (göz) ve yedeyn (iki el) gibi sıfatlardır. Genel olarak ilk Eşariler, Eşari’ye uyarak haberi sıfatları, tevil etmekten kaçınmışlardır. Fakat sonradan gelen Eşariler, bu sıfatları tevil etmişlerdir. Allah'ın zati sıfatları ezeli olup yedi sıfattan ibarettir. Bunlar hayat, kudret, ilim, irade, sem’, basar ve kelam sıfatlarıdır. Kur’an, Allah’ın kelamı olup mahlûk değildir. Allah’ın kelamı ses, harf ve yazı değildir. Kelam bu nefste geçen düşüncedir. Ses ve harfler değildir. İşte "Kelam -i nefsi" budur. Kelami nefsi anlayışını ilk olarak İbn Küllab ortaya atmıştır. Bu konuda Eşari ve mensupları onu takip etmişlerdir.

Müminler ahirette Allah'ı göreceklerdir.

Elbette ilahi fiillerde hikmet vardır. Ancak Allah’ın bu hikmeti veya nedeni gözetmek zorunda olduğunu savunmak aklen mümkün değildir. Böyle bir durum eksiklik olup Allah’ın şanına aykırıdır.

Allah'ın kaza ve kaderi vardır. Hayr ve şer Allah’tandır. Allah, hayrın da şerrin de yaratıcısıdır. İyi ve kötü her şeyin yaratıcısı Allah'tır. Kötüyü yaratmakta bir kötülük yoktur. Asıl kötülük, onun kötü olduğunu bilerek işlemektir.

Kulun fiillerini Allah yarattır. Kul ise bu fiili kesbeder (işler). Kesb, bir şeyin müktesibden (işleyenden) yaratılmış bir kudretle meydana gelmesidir. O halde fiil yaratma yönüyle Allah'a kesb yönüyle insana dayanır.

Teklif -i mâ lâ yutak, caizdir. Yani Allah, kullarını güç yetiremedikleri şeylerle mükellef kılabilir. Fakat aciz olana teklif yüklenmemiştir.

Fiilin sevap ve azabı gerekli kılması anlamına gelen şerî’ anlamda Husün (iyilik/güzellik) ve kubuh (kötülük/çirkinlik) nitelemesi, dine göre verilir. Akıl dini anlamda bir şeye husün veya kubuh hükmünü veremez.

Cennet, cehennem, kabir suali, ve sırat gibi, gelecekte ahiret işleri ile ilgili, Kur’an ve hadis yoluyla bize gelen haberler haktırlar ve onları kabul etmek vaciptir.

Nebi ile resul farklıdır. Her resul aynı zamanda nebidir. Fakat her nebi resul değildir. Kadınlardan resul olmaz ancak nebi olabilir.

İman; kalben tasdik olup kim Allah’ın birliğini ve Peygamberlerin O’ndan getirdiklerini kalpten (içten) tasdik ederse mümindir. Büyük günah işleyenler için Peygamberin şefaati vardır. Affedilemeyecek tek günah şirktir.

İmamet seçimle olur. İmamların Kureyş’ten olması nassla belirlenmiştir. İmam bir kişi olmalıdır. Ümmetin en faziletlisi Hz. Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman ve sonra da Hz. Ali’dir.

Eşarilik aşırı görüşlere meyletmemiş uçlarda bulunan mezheplerin görüşlerini uzlaştırmaya çalışarak orta yolu bulmayı esas almıştır. Vasat (orta) yollu ve uzlaşmacılığı sayesinde büyük Müslüman kitlelerce kabul görmüş hafif iniş ve çıkışlarla ortaya çıktığı ilk günden beri İslam aleminde güçlü bir şekilde varlığını devam ettirmiştir.