Ehlisünnet Ve’l-Cemaat

Ehlisünnet ve’l -Cemaat, sözlükte sünnet ve ümmetin birlik ve bütünlüğünü savunanlar demektir. Ehlisünnet, bir terim olarak Resulullah ve ashabının dini uygulamalarına uyan ve ondan ayrılmayan ilk dönem Müslüman çoğunluğun dini anlama, açıklama ve yaşama biçimini takip eden zümrelerin ortak ismidir.

İslam toplumunun Harici olmayan, Mürcii olmayan ve Şii olmayan kesim/kesimlerini tanımlamak için farklı kavramlar kullanılmaktaydı. İlk dönemlerde Cemel ve Sıffin savaşları sonucunda İslam toplumundaki siyasi ayrılıklar ve özellikle Harici farklılaşmasına karşı, genel dini yapı Cemaat veya Ehlicemaat olarak tanımlandı.

Mürcie, irca fikrine; Haricilerin tekfir tutumuna ve Şii çevrelerin imamet anlayışına bidat; bu fikirlerin sahiplerine de Ehlibidat denildi. Kader, itizal ve irca gibi sonradan ortaya atılan fikirlerin zıddı fikirlere Sünnet, onları savunanlara Ehlisünnet dendi.

Ehlisünnet zihniyetinin nüvelerini oluşturan şahsiyetlerin başında Hasan Basri gelmektedir. Mutezile ve Şia’nın ortaya çıkmasıyla, genel dinî akımda önemli gelişmeler yaşandı. II./VIII asın ortalarında, daha çok Irak merkezli Ebu Hanife’nin öncülüğünde Rey taraftarları ve karşısında genelde Hicaz merkezli olan ve daha çok Hadis taraftarları olarak bilinen ekoller ortaya çıktı.

Ebu Hanife’nin başını çektiği Rey taraftarlarının siyasi ve itikadi görüşleri Ebu Hanife’ye nispet edilen eserlerden hareketle şöyle özetlenebilir:

İnsanlar, doğuştan günahsızdır ve İslam’ı benimseyecek sağduyu ve selim bir fıtratla yaratılmışlardır. Daha sonra özgür iradeleriyle mümin veya kâfir olurlar. Her insan, kendi lehinde ve aleyhinde olan şeyleri, yani haram ve helalleri bilmelidir.

Din ve şeriat birbirinden farklıdır. Din, Allah’ın bütün peygamberlere gönderdiği mesajın değişmeyen kısmıdır. Bu da inanç, ibadet ve ahlaktır. Bunun dışındaki sosyal ilişkilerle ilgili hükümler ve ibadet şekli farklıdır. Dinin bu kısmına, şeriat denir. Allah’ın dini, tektir. O da İslam’dır. İslam bütün peygamberlere gelen dinin adıdır.

İman dil ile ikrar kalbi ile tasdiktir. İman artmaz ve eksilmez. Ameller imandan değildir. Büyük günah sahibi tekfir edilmez. Müminler imanlarında eşittir. İmanda, şek ve şüphe, istisna olmaz. Şirkin dışındaki büyük günahlar Allah’a bırakılır, dilerse affeder, dilerse cezalandırır. Kullar, korku ile ümit arasında yaşamalıdır.

Hadis taraftarları, hadis ve sünnete dayalı bir anlayışı hakim kılmaya çalışan bir zihniyet olarak ortaya çıktı. Makalat eserleri onları, Mürcie, Şia ve Mutezile gibi önemli düşünce ekollerinden birisi saydı.

İman dil ile ikrar kalbi ile tasdik, azalarla ameldir. İman artar ve eksililir. Ameller imanın cüzüdür. İman yetmiş üç şubedir. Büyük günah sahibi tekfir edilmez. Müminler imanlarında birbirinden farklıdır. İmanda, istisna şarttır. Şirkin dışındaki büyük günahlar Allah’a bırakılır, dilerse affeder, dilerse cezalandırır.

Ehlisünnet’in siyasi, kelami, felsefi -metafizik, tasavvufi ve fıkhi boyutlar kazanması zamanla olmuştur. Ehlisünnet’in tarihî gelişiminde, genel olarak tarihî -siyasi tecrübe ve iktidarlar önemli ölçüde belirleyici olmuştur.

Ehlisünnet, IV./X. asırdan itibaren geniş halk kitlelerinin desteğini kelami ve siyasi görüşlerinden çok fıkhi ve tasavvufi görüşleriyle aldı ve Sufilikle eklemlendi.

Ehlisünnet ve’l -Cemaat, doğuşundan günümüze kadar hiçbir zaman tek bir ekol olmadı. Hicri II./VIII. asırdan başlayarak pek çok kelami ve fıkhi düşünce ekollerini kendi şemsiyesi altında topladı. Fıkıhta Hanefilik, Şafiilik, Malikilik ve Hanbelilik gibi yeni mektepler oluşmaya başladı.

Müslümanların yaklaşık % 90’nı Ehlisünnet’e mensuptur. Hadis taraftarlığı günümüzde Selefilik adı altında yayılmaktadır. Son yüzyılda Ehlihadis adıyla Hindistan’da yeni bir hareket ortaya çıkmıştır. Arap dünyasında ve belli ölçüde diğer İslam ülkelerinde Şafiilik -Eşarilik varlığını sürdürmektedir. Rey taraftarlığı, Hanefilik ve Maturidilik olarak yaşamaktadır. Türk dünyasında, büyük çoğunluk fıkıhta Hanefi, itikatta Maturidi’dir.