Hz. Peygamber Döneminde İdari, Mali, Askerî ve Sosyal Kurumlar

Hz. Peygamber’in doğup büyüdüğü Arap yarımadasının Hicaz bölgesinde bir devlet ve devlet geleneği yoktu. Yarımadanın üç tarafında üç imparatorluk hüküm sürmesine rağmen, yarımadanın tamamına hâkim olan bir devlet yoktu. Yemen bölgesine zaman zaman Sâsânî İmparatorluğu, zaman zaman da Habeş İmparatorluğu hâkim olurdu. Kuzey Arabistan’da da Bizans İmparatorluğu’nun ve Sâsânî İmparatorluğu’nun hâkimiyeti vardı. Orta Arabistan’da ve Hicaz bölgesinde ise bütün işler kabile geleneğine göre yapılıyordu.

İnşa edilen kurumlar her ne kadar farklı devlet kurumları ve kabile geleneğiyle benzerlik arz ediyor gibi görünse de İslam kurumları temelini vahiyden almaları hasebiyle bütün bu kurumlardan ve uygulamalardan farklı ve özgündür.

Hz. Peygamber, Mekke'den Medine'ye hicret ettikten sonra bir devlet kurdu. Bu devletin idaresinde meşruiyet, adalet, istişare, ahlak, ehliyet ve insana saygı ilkelerini izledi. Devletin gelirleri ve vatandaşların refahını temin etmek için mali düzenlemeler yaptı. Devletin topraklarını ve var olan değerlerini korumak için de askerî kurumların temelini attı. Vatandaşların birbirleriyle devamlı huzur içinde yaşayabilmeleri için sosyal kurumların esaslarını belirledi ve oluşmasını destekledi.

Hicretten sonra, devletin üç unsuru olan millet, toprak ve idare tamamlanınca Müslümanlar, Medine’de müstakil bir idari yapıya kavuştular. Hz. Peygamber’in başkanlığında oluşan bu devletin unsurlarının modern devletlerde olduğu gibi ülke, muhtelif inanç ve etnik gruplardan meydana gelen halk, teşkilat ve hâkimiyetten oluştuğu görülmektedir. Hz. Peygamber, devlet başkanı olarak atamalar yaptı ve işi ehil olanlara verdi. Eyaletleri idare eden valiler, askerin başındaki komutanlar ve zekât toplayan amiller Hz. Peygamber tarafından tayin edilirdi.

Ticareti iyi bilen Mekkeli Muhacirler, Medine’ye geldikten sonra oradaki ticaret hayatını Yahudilerden aldı ve pazara hâkim oldular. Medine Pazarı’nın kurulmasını emreden Hz. Peygamber, Müslümanları ticarete yönlendirmiş ve bu yoldan İslam Devleti 'ne destek sağlamıştır. İslam Devleti Müslümanların zekat ve yardımları ile gayrimüslim vatandaşların da cizye ve haraçları ile ve bir de savaşlardan elde edilen ganimetlerle ayakta durmuştur.

Hz. Peygamber, Medine’de bir devlet kurduktan sonra bu devleti dışarıya karşı korumak için Medine’de oturan üç Yahudi kabilesi ile saldırmazlık antlaşması yaptı. Daha sonra da Kureyş müşriklerinin, Müslümanlara ve Medine şehrine olan saldırılarına karşı koydu.

Devlet, büyük bir ailedir. Bu aileyi meydana getiren küçük aileler vardır. Bu küçük aileler de devletin kurumları sayılır. Bu küçük aileleri meydana getiren fertlerin dinî, ekonomik ve sosyal durumları, her zaman için devletin üs kademesini etkiler.