Tevhid ve Şirk

Tevhit kelimesi kök anlamı itibariyle, “tek” olma manasına gelen “ehad” ve bir olma anlamına gelen “vahid” sözcüklerinden türemiş olup “birlemek, bir şeyin bir olduğuna hükmetmek” manalarına gelir. Bu anlamda tevhit Allah hakkında kullanıldığı zaman “eşi, ortağı ve benzeri olmayan bir ve tek varlık” demektir. Allah’ı zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birleyen kimseye “muvahhit” denilir.

Allah’tan başka ilah olmadığına ve O'nun eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmak, tevhidin gereğidir. Allah’a iman, tevhit üzere olursa bir anlam ifade eder. Allah katında insanın yaptığı bütün ibadetlerin ve iyi davranışların övgü ve kabule layık olması doğru bir tevhit inancıyla orantılıdır. Bundan dolayı bütün peygamberlerin toplumlarıyla karşılaştıkları zaman ilk mesajları, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, O'ndan başka ilah yoktur.” ilkesi olmuştur. İslam, “Allah’tan başka ilah yoktur.” cümlesinde hulasa edilir. Bir kimsenin mümin olabilmesi için Allah’ın zatını, sıfatlarını ve fiillerini birlemesi, O'na bu hususlarda hiçbir şeyi ortak koşmaması gerekir. Allah’ın isim ve sıfatlarında tevhit, bu sıfatların yaratıkların sıfatlarına ontolojik anlamda bütün yönleriyle hiçbir zaman benzemediğini kabul etmektir. Aynı şekilde Allah’ın tek bir yaratıcı olmasına inanmak olan eylemde tevhit de İslam’ın özünü oluşturan hususlardan birisidir. İslam inanç sisteminde tevhit, her şeyin her şeyle ve her şeyin bir şeyle ilişkili olduğunu ortaya koyar.

Tevhidin karşıtı ise şirktir. Arapçada “eş-şerîke ve eş-şirk” şeklinde kullanılan şirk sözcüğü, “ortaklık” manasına gelir. Dinî anlamda şirk, Allah’ın ortağı olduğunu kabul etmek, O’ndan başka ilah tanımak, onlara inanmak ve Allah’tan başkasına ibadet etmektir. Bu da putlara, ağaçlara, hayvanlara, kabirlere, semavi cisimlere, tabiat kuvvetlerine, ruhani varlıklara, meleklere ve insanlara uluhiyet vererek tapınmaktır. Allah’tan başka bütün bu varlıklara uluhiyet atfederek inanan ve bu inanca göre yaşayan kimseye din dilinde “müşrik” adı verilir. Şirk çok tanrılı bir inanca sahip olmanın adıdır. Bir başka açıdan şirk, Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde O'na bir başkasını ortak kılmaktır. Birey ve toplum hayatında şirkin asıl kaynağı, ümit ve korku duygularının yanlış yerlere kanalize edilmesi, menfaat ilişkisine dayalı bir inancın benimsenmesidir. Bu bağlamda şirkin çeşitli tezahürleri vardır. Bunlardan birisi büyük, bir diğeri de küçük şirktir. İtikadi açıdan büyük şirk kişiyi dinden çıkarır. İslam bilginlerinin küçük şirk dedikleri riya ise, insanı dinden çıkarmaz ama insanın yaptığı her hayırlı ve iyi davranışı etkisiz hâle getirir. Şirk, insanın başta Allah olmak üzere, hem kendisine ve hem de içinde yaşadığı toplumun değer yargılarına yabancılaşmasına sebep olur. İnsanın haysiyet ve şerefine leke sürdürür. Bu nedenle şirk, en büyük günahlar arasında sayılmıştır. Kuran’da Yüce Allah, şirkin dışında kullarının bütün günahlarını bağışlayabileceğini beyan eder. Onun için şirkin gerek küçüğü ve gerekse büyüğü olsun, tüm türlerinden şiddetle kaçınmak gerekir.