Ahirette İman

Yaratılmışların en değerlisi olan insanın, olgun ve ergin vasfına ulaşıp davranışlarını kontrol altına almasında çok önemli bir etken olan ahiret hayatı, kıyametin kopmasından sonra başlayacak bir hayattır. Orada bütün insanlar hem yaratıcıya hem de birbirlerine karşı sorumlu olacak, hesap görüldükten sonra, ebedi bir hayata intikal edeceklerdir.

Ahiret ahvali, dirilişle başlayan ve cennet veya cehenneme girişe kadar devam eden değişik safhalardan oluşan bir süreçtir. Bu süreç ile ilgili bilgiler Kur’an’la veya Resûl-i Ekrem’in hadisleri ile sabittir. Bu safhalar: Ba‘s, haşir, amel defteri, hisâb, mizân, şefaat, havz-ı kevser, sırat, cehennem, cennet ve Araf şeklinde sıralanır.

Kur’an-ı Kerim’de cehennemin dar bir mekân olduğu (Furkan, 25/13), kızgın ateşten oluştuğu (Karia, 101/9), yedi kapısının bulunduğu (Hicr, 15/44), münafıkların en aşağı tabakasında olacağı (Nisa, 4/145) bildirilmektedir. “Örtmek, gizlemek” anlamındaki “cenn” kökünden isim olan Cennet ise, “ahirette müminlerin içinde ebedî olarak kalacakları saadet yurdu” anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de cennet kelimesi yirmi beş yerde sözlük anlamıyla bağ bahçe, bir yerde sidretü’l-müntehanın civarında bulunan me’vâ cenneti, diğer kullanıldığı yerlerde ise ahiretteki cennet anlamına kullanılmaktadır.

Başta Hint ve Çin dinleri olmak üzere bazı dinler ahirete iman yerine tenasüh inancını ikame etmektedirler. “Ölüm münasebetiyle bir bedenden ayrılan ruhun insan, hayvan veya bitki türünden başka bir bedene geçtiği” iddiasını taşıyan tenasüh, ilkel devirlerden itibaren Hindistan, Afrika ve Amerika’ da bazı iptidai topluluklar arasında taraftar bulmuş ve felsefî bir nitelik kazanmıştır. Allah tarafından gönderilen bütün ilahi dinlerin temel inançları arasında ahiret inancı yer almış ve bu inanç yerine ikame edilen tenasuh anlayışı ise kesin olarak reddedilmiştir.