Namaz V

Namaz dışında da değişik vesilelerle secdeler yapılmaktadır. Aynı namaz gibi bu secdeleri yaparken de abdestli olmak gerekmektedir. Bu secdelerin en önemlileri, sehiv secdesi, tilavet secdesi ve şükür secdesidi

Yanılarak namazın rükünlerinden birini tehir veya namazın vaciplerinden birini terk yahut tehir hâlinde namazın sonunda yapılan iki secdeye sehiv secdesi denir. Bir nevi namazda yapılan yanlışın telafisi mahiyetindedir. Sehiv secdesi Hanefîler'e göre vacip; diğer üç mezhebe göre sünnettir.

Tilâvet secdesi, Kur'ân -ı Kerim’deki secde ayetlerinden birinin okunması veya dinlenilmesi sebebiyle yapılması gereken secdedir. Kur’an -ı kerim’de on dört ayette secde ifadesi bulunmaktadır. Tilavet secdesinin hükmü; Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre sünnet; Hanefîler'e göre ise vaciptir.

Bir nimete erişme veya bir sıkıntı yahut musibetten kurtulma ve nimete kavuşma neticesinde kıbleye yönelmek ve tekbir almak suretiyle yapılan secde, şükür secdesi olarak isimlendirilir. Bu secde Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde sünnet, Mâlikî mezhebinde mubah ve Hanefî mezhebine göre de müstehaptır.

Korku, yolculuk ve hastalık gibi durumlarda, müminlerin sıkıntı çekmemesi amacıyla, dört rekat namazların iki rekat olarak kılınması ve farklı şekillerde kılınabilmesi gibi kolaylıklar getirilmiştir.

Salâtü'l -havf (korku namazı) olarak isimlendirilen namaz, korku ve dehşet zamanlarında farz namazların farklı bir şekilde kılınmasından ibarettir. Dört rekatlı farz namazlar iki rekat olarak ve her rekatta cemaatin dönüşümlü katılımıyla kılınmaktadır.

Bir hasta, namazın şart ve rükünlerinden bazılarını yerine getiremezse "imkânı elverdiği" şekilde namazını kılar. Hasta olanlar için oturarak veya yatarak kılmak, hafif eğilme ile ruku ve secde yapmak gibi kolaylıklar getirilmiştir. Bu namaza salâtü’l- merîz (hasta namazı) adı verilir.

Dini ölçülere göre seferi sayılan bir yolculukta da namaz ibadeti açısından kolaylıklar getirilmiştir. Buna göre seferi olan bir kişi, dört rekatlı farz namazları iki rekat olarak kılar. Hanefîler'e göre, seferî olan kişinin dört rekâtlı farz namazları kısaltarak kılması vacip ve aynı zamanda azimettir. Bu uygulama Mâlikîler'e göre müekked sünnettir. Şâfiî ve Hanbelîler'e göre de kısaltmak daha faziletlidir.

Farz namazları vaktinde kılmaya eda, vaktinden sonra kılmaya da kaza denilir. Vaktinde kılınamayan beş vakit namazın farzlarının kazası farz, vitir namazının kazası ise vaciptir. Sünnetler kaza edilmezler.

Cenaze namazı, ölen Müslüman için yapılan bir dua mahiyetinde olup,“farz - ı kifâye”dir.

Iskât- ı salât, bir kimsenin namaz sorumluluğunun düşürülmesi temennisi ile vefatından sonra fidye ödenmesidir. Kalan mal varlığının fidyeyi ödemede yeterli olmaması durumunda yapılan özel bir işleme de devir denir.

Şehîd- i hakikî , Allah yolunda savaşırken öldürülen kişidir; hem dünya hem ahiret hükümleri bakımından şehit sayılır.

Dış görünüşü itibariyle Müslüman olduğuna hükmedilen ve Müslümanların saflarında bulunduğu sırada düşman tarafından öldürülen münafıklar "şehîd-i dünya "dırlar; sadece dünya hükümleri bakımından şehit sayılırlar.

Allah yolunda savaşırken yaralanmakla beraber daha sonra vefat edenler ve hadislerde zikredilen birtakım kişiler şehîd -i hükmî olarak isimlendirilirler ve sadece ahiret hükümleri bakımından şehit sayılırlar.