Namaz III
Namazda Kur’an’dan bir parça okumak (kıraat), namazın en önemli farzlarından biridir. Bu farzı yerine getirebilmek için Fâtiha suresini ve arkasından okunacak birkaç kısa sure veya ayeti iyi ezberlemek ve yanlışsız olarak okumak gerekmektedir. Namazın farzlarından biri olan kıraatın ezberden ve düzgün şekilde yapılması esastır. Her mümin, gönülden gelen bir şevk ve istekle yüce Allah'ın kelamından en azından namazda yanlışsız okuyacak kadar öğrenmelidir. Müminlerin Kur'an ayetlerini kasıtlı olarak yanlış okumaları düşünülemez. Kıraat hatalarının namazı bozup bozmayacağı konusunda önceki Hanefîlerin belirledikleri ölçüler, ihtiyat bakımından daha uygun; sonraki Hanefîlerin ölçüleriyse daha kolaylaştırıcıdır.
İslam dini günlük olarak beş vakit namazı emretmiş ve bunların cemaatle kılınmasını teşvik etmiştir. Haftalık olarak kılınan cuma namazının ve yıllık olarak iki kere kılınan Ramazan ve Kurban bayramı namazlarının ise mutlaka cemaatle yerine getirilmesi gerekmektedir. Günlük namazların cemaatle kılınması yirmi yedi derece daha faziletli sayılmıştır. Kadınlar da Hz. Peygamber döneminde müsait oldukları zamanlarda günlük namazlar için, cuma ve bayram namazları için camide cemaate katılırlardı. Günümüzde de, tıpkı Hz. Peygamber dönemindeki gibi, camideki dini çoşkuyu birlikte hissetmek amacıyla, kadınların cemaate katılmaları teşvik edilmelidir.
Cemaatle namazda saf düzeni önemli görülmüştür. İbadetin huşu içinde yapılabilmesi bakımndan saf düzenine uyulması istenmiştir. Buna göre önce erkekler safı, sonra çocuklar safı ve onun arkasında da kadınlar safı olacak şekilde sıra yapılır. Erkeklerle, erkek çocuklar arasındaki düzene uymak sünnet; kadınlar safının erkeklere bitişik veya onlardan ileride olmaması ise farz hükmünde görülmüştür. Kadınların caminin üst mahfili veya caminin ana alanı içinde uygun şekilde bölünmüş alanlarda bulunmaları uygun olacaktır.
Bir yerde tek bir cemaatin oluşturulması esastır. Makul bir mazeret bulunmadıkça aynı yerde farklı cemaatler oluşturulması hoş karşılanmamıştır. Cemaate katılmamak için mazeret olabilecek hâller hastalık, bedeni arızalar, korku, olumsuz hava şartları gibi durumlardır.
Namazda cemaate önderlik etmek anlamındaki imamlık, bir fazilet makamı olup imamın mümkün olduğu ölçüde dini açıdan üstün özelliklere sahip birisi olması ve bazı olumsuzluklar taşımamasına dikkat edilmiştir. İslam’ın ilk dönemlerinde Hz. Peygamber ve râşit halifeler devlet başkanlığı ile namaz imamlığını bağlantılı olarak görüp camide namazları bizzat kıldırdıklarından, İslam âlimleri namaz imamlığını îfâ etme işini öncelikle devlet başkanı veya onu temsil eden yöneticilerin hakkı olarak değerlendirmişlerdir.
İmam cemaati temsil ettiğinden, imamın kıraati, cemaatin kıraati yerine geçmektedir. Bu sebeple imamın, kıraat farzını yerine getirebilecek ölçüde Kur’an’dan bir kısmı ezbere ve düzgün okuyabilmesi gerekir.
İmama uyan kişi, ya namazı başından sonuna kadar imamla birlikte kılmak veya imam en az bir rekât kıldıktan sonra yetişmek yahut imamla birlikte başladığı hâlde çeşitli sebeplerle namazın bir bölümünü imamla birlikte kılamamak şeklinde üç durumda bulunabilir. Namazı başından sonuna kadar imamla birlikte kılana müdrik, imam en az bir rek’at kıldıktan sonra yetişene mesbûk, imamla birlikte başladığı halde çeşitli sebeplerle namazın bir bölümünü imamla birlikte kılamayana da lâhik denir. Bunlardan herbirinin dikkat etmesi gereken özel hükümleri bulunmaktadır.