Temizlik
İslam dini temizliğe büyük önem vermiştir. Temizlik, belli ibadetlerin ön şartıdır. Fıkıh kitaplarının ilk konuları, temizlik bahisleridir.
Kuar’an-ı Kerimde birçok ayette ve Hz. Peygamber'in birçok hadisinde temizliğin önemi vurgulanmıştır. Hz. Peygamber, temizliğin önemini vurgulamak üzere “Temizlik imanın yarısıdır” (Muslim, “Taharet”, 1) buyurarak onun imanla bağlantısına dikkat çekmiş, “Allah temizdir, temizliği sever” (Tirmizî, “Edeb”, 4) ifadesiyle de Allah’ın seveceği kul olmak için temizliğin önemli olduğunu belirtmiştir.
Hz. Peygamber’in İslam’a yeni girenlere kelime-i şehâdet getirmelerini ve gusül abdesti almalarını emretmesi de (Ebu Davûd, “Taharet”, 129) temizlikle iman arasındaki yakın ilişkiyi göstermektedir.
Dinimizde bedenin, elbisenin ve namaz kılınacak yerin maddi pisliklerden temizlenmesi gerekli görüldüğü gibi, insanın tüm organlarının gıybet, yalan, kibir, riya, kin, hırs ve buna benzer bütün manevi kirlerden arınması da istenmiştir.
Temizlemede esas madde sudur. Su ile hem maddi temizlik yapılır hem de hükmi temizlik olan abdest ve boy abdesti alınır.
Temizlik konularının başında abdest vardır. Abdest başlı başına bir ibadet değil; ibadetleri yapmayı mubah kılan vesile bir ibadettir. Namaz için şart olduğu Kur’an’da belirtilir.
Guslün temel üç sebebi, hükmi kirlilik sayılan cünüplük, hayız ve nifas hâlleridir. Bu durumlarda bulunan kişi hükmen kirli sayılsa da maddeten necis, pis sayılmaz. Belli ibadetleri yapabilmek için bu hükmi kirlilikten kurtulmaları gerekir.
Teyemmüm, İslam ümmetine mahsus, abdest ve gusül gibi maddi temizliği de içeren hükmi temizlikler yerine geçen, dinin sağladığı kolaylıklar cinsinden sembolik, hükmi bir temizlik çeşididir. Teyemmümle bir Müslüman, manevi bir pislik olan abdestsizlik veya cünüplükten kurtulduğuna inanır, kalbî mutmain olur ve huzurlu olarak ibadetini yapar.
Aynı şekilde belli durumlarda boy abdesti almak da dini bir gerekliliktir.
Kolaylık prensibini esas alan yüce dinimiz İslam, abdest veya boy abdestine imkân bulunamayan durumlarda hükmi temizlik niteliğindeki teyemmümü yeterli görmüştür. Bu sayede Müslüman, manevi kirlilik hâli olan abdestsizlik veya cünüplükten kurtulduğuna inanır, kalbi mutmain olur ve huzurlu bir şekilde ibadetini yerine getirir.
Hayızlı veya loğusa kadının Kur’an-ı Kerim’i eline alması, Kur’an okuması ve mescide girip orada kalması, Hanefilerin de dâhil olduğu fakihler çoğunluğuna göre caiz değildir. Malikiler hayızlı kadının Kur’an okuyabileceğini, ancak hayız bittiği andan itibaren cünüp hükmünde olacağından bu hâliyle okuyamayacağını söylerler. İbn Hazm ise mutlak manada okuyabileceğini söyler. Abdest başlı başına bir ibadet değil; ibadetleri yapmayı mubah kılan vesiledir.
Kadınlara mahsus özel hâller olan adet görme ve loğusalık da fıkhın temizlik konularında işlenir. Bu durumlarda hanımlar namaz kılamaz ve oruç tutamazlar. Meşakkatli ve zor olacağı için kılamadıkları namazları kaza da etmezler. Ancak, ramazan ayında tutamadığı oruçları daha sonra temiz hâlde iken kaza ederler.