İbadet Kavramı ve Mükellefiyet

Genel anlamda ibadet, Allah’ın emrettiği her şeyi yapmak, yasakladığı tüm davranışlardan da uzak kalmak demektir. Dar anlamda ise namaz, oruç ve zekat gibi Allah’a saygı ifade eden belli davranışlara ibadet denir.

İnsanın kendisini yoktan var eden, maddi ve manevi pek çok nimeti ona veren yüce yaratıcıya karşı, saygı, bağlılık ve teşekkürlerini sunması en tabii bir görevidir. Bu görev de ancak ibadetlerle yerine getirilir.

Allah’ın emri olan ibadet, O'nun kulları üzerindeki bir hakkıdır, dinî bir görevdir. Allah’ın emrettiği ve Peygamber'imizin öğrettiği şekilde yerine getirilir. İbadetlerde azaltma ve çoğaltma olamayacağı gibi herhangi bir değişiklik de söz konusu olamaz.

İnsan, Allah’a kulluk borcunu ödemek ve O'nun rızasını kazanmak, dünya hayatını kolaylaştırmak ve insanlara faydalı olmak, ahiret hayatına hazırlanmak ve sevap kazanmak için ibadet yapar.

Allah ibadete layık yegâne varlık olduğu için, O'nun emrini yerine getirmek ve rızasını kazanmak maksadıyla ibadet etmek gerekir. Allah katında makbul olan ibadet, herhangi bir çıkar düşüncesi olmadan samimiyetle ve ihlasla yapılan ibadettir. Bununla birlikte ibadetlerin bireysel ve toplumsal birçok faydaları da vardır. Ancak bunlar ibadetin amacı değil, neticesidir.

İbadetlerin şekil ve ayrıntıları Hz. Peygamber’in uygulama ve açıklamalarıyla netleşmiştir.

İbadetler birçok bakımdan kısımlara ayrılır. Kuvvet bakımından farz, vacip, sünnet, müstehap kısımlarına, sorumluluğun ferdî veya genel oluşu bakımından aynî ve kifâî kısımlarına, belirli bir vakti olup olmamasına göre de mutlak vakitli ve mukayyet vakitli kısımlarına ayrılır. Yapılış şekli açısından ise bedenî, malî, hem bedenî hem de malî olmak üzere üç kısımda değerlendirilir.

İbadet yükümlülüğü belli şartları taşıyan kimseler için söz konusudur. Bu kişilere “mükellef” denir. Yükümlülüğün temel şartı doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, emirle yasağı ayırt edebilme melekesi olan akıldır. Genel anlamda mükellef olmak için ayrıca ergen olmak da şarttır. Zekât ve kurban gibi malî yönü ağırlıklı olan ibadetlerde bazı fakihler akıllı ve ergen olmayı şart koşmazlar. Bu ibadetlerde kamu yararı ve diğer insanların haklarının daha baskın olduğunu gerekçe göstererek çocuk ve akıl hastalarının da bu ibadetlerle mükellef olduğunu söylerler.

Mükellefin dinen sorumlu olduğu fiillerin hükümlerine teklîfî hükümler denir. Bu hükümler dayandıkları delillere ve bağlayıcılık özelliklerine göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh gibi kısımlara ayrılır. Bunların her birinin kendi içinde alt kısımları da vardır. Fıkıh eserlerinde ibadetlerle ilgili olarak kullanılan önemli terimler de vardır. Bunların başlıcaları sahih, batıl, fasit, müfsit, rükün, şart, sebep, mani, eda, kaza, iade, azimet, ruhsat terimleridir.

Teklifî hükümler, dayandıkları delillerin durumuna göre farklı kısımlarda mütalaa edilirler. Hanefilere göre farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh olmak üzere yedi kısma ayrılır. Diğer mezheplere göre ise vacip, mendup, haram, mekruh ve mubah olmak üzere beş kısımdır. Biz Hanefilerin tasnifini esas alarak gerekli yerlerde diğer mezheplerin farklı görüşlerine işaret ettik.