Endülüs’te İslam Düşüncesi

Endülüs'ün fethi ile burada başlatılan bilimsel faaliyetler, İslam düşüncesinin şekillenmesine katkı sağladığı gibi, İslam sanat ve mimarisinin Avrupa'ya yayılmasında da önemli bir paya sahip olmuştur.

Müslümanların Endülüs'ü fethetmeleriyle burada doğan ve gelişen İslami bilimler kadar pozitif bilimler alanında da ortaya çıkan düşünürler ve verilen eserler hem İslam dünyasında medeniyetin gelişmesine hem de bütün dünyada bilimsel yeniliklerin yayılmasına önemli ölçüde hizmet etmiştir..

Müslümanlığın genel bir prensibi olarak eğitimin amacını dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek olarak algılayan Endülüslü yönetici ve teba, gerek eğitim kurumları gerekse muallimler ve diğer eğitimcilerle bu hedefi gerçekleştirmek için gerekli müesseseleşmeyi hızla tamamlamaya yönelmişlerdir.

Ancak bütün ilim dalları bir yana Müslümanların Endülüs'te yetiştirmiş oldukları filozoflar ve onların eserleri, yöntemleri Avrupa'da da benimsenerek yeni bir ilmî zihniyetin oluşmasına, daha da önemlisi Rönesans ve Reform hareketlerinin başlamasına zemin hazırlamıştır.

Endülüs tarihindeki düşünce faaliyetlerini içeren dönemleri ana hatlarıyla şu şekilde tespit edebiliriz:

Birinci Dönem: İbn Bacce Öncesi Bilim Hayatı: Bu dönem, selefi anlayışın din bilimlerini ön plana çıkardığı, müspet bilimlerin ancak matematik ve tıp alanlarıyla gündemde olduğu bir dönemdir. Felsefi ilimlerin henüz pek gündeme alınmadığı bu devirde felsefe adına ancak mantık ilmine yer verilmiş, bu anlamda sonraki dönemler için felsefeye az da olsa bir zemin oluşturulmaya gayret edilmiştir.

İkinci Dönem: Altın Devir: Bu dönem, Endülüs’te felsefi ilimlerin en parlak dönemidir. Endülüs tarihinin üç büyük düşünürü olan İbn Bacce, İbn Tufeyl ve İbn Rüşd’ün yaşadığı zaman dilimini içeren bu dönemde Endülüs âdeta dünyanın felsefi ilimler bakımından bir cazibe merkezi olmuştur. Bu dönemde telif edilen felsefi eserler ve birçok dilden yapılan çeviriler ile özellikle Aristoteles gibi Antik Yunan‘ın büyük filozofunun eserlerine yapılan şerhler bütün ilim dünyasında bir dönüşüme vesile olmuştur.

Üçüncü Dönem: İbn Rüşd sonrası: Endülüs’te her alanda olduğu gibi bilim alanında da geriye dönüşün başladığı dönemi ifade eder. Dolayısıyla özelikle felsefi ilimler alanında bu dönemde orijinal eserler verilmemiş, ancak önceki dönemde yazılan eserler şerh edilmiştir. Bu dönemin felsefesi geçmiş dönemleri tekrarlayan bir taklit felsefesidir, denilebilir.

Endülüs yetiştirdiği önemli bilim adamlarıyla, burada gelişen ve tüm Avrupa’ya buradan da dünyaya yayılan ilim ve sanat dallarıyla günümüz medeniyetinin elde edilmesine katkı veren bir medeniyet merkezi olmuştur. Sanıyoruz bugün insanlık İbn Bacce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd ve İbn Arabî gibi Endülüs’te yetişmiş bilim adamlarına çok şey borçludur.

Endülüs’te gelişen İslam medeniyeti, Avrupa başta olmak üzere dünyadaki fikir hareketlerinin şekillenmesinde önemli bir paya sahip olmuştur. Kuzeybatı Afrika ile Güneybatı Avrupa’da hâkim olan Müslümanların (İspanya, Portekiz, kısmen İtalya ve Fransa’da, yine Fas ve Tunus bölgelerinde) birçok şehirde tesis ettikleri ilim ve kültür hizmetleri tıpkı sanat ve mimaride olduğu gibi Rönesans’ın doğuşuna zemin hazırlayan çok değerli bir birikimin oluşmasına imkân tanımıştır.