Gazzâlî ve Felsefe

Gazzâlî, 11. yüzyılın ikinci, 12. yüzyılın birinci yarısında yaşamıştır. Onun yaşadığı bu dönem İslam medeniyetinin felsefî, ilmî, dinî ve siyasî açıdan en güçlü dönemidir. Bu döneme kadar hem felsefe, kelam, tasavvuf ve fıkıh gibi İslam düşüncesinin ilmî disiplinlerinde önemli âlimler yetişmiş ve yetkin eserler ortaya konulmuş hem de kimya, astronomi, matematik, tıp gibi pozitif ilimler en üst seviyeye ulaşmıştır.

Gazzâlî, 450 (1058) yılında İran’ın Horasan bölgesinde bulunan Tûs şehrinde dünyaya geldi, 1111 yılında yine Tus'ta vefat etti. Asıl adı Muhammed, nisbesi Gazzâlî, lakapları Huccetü’l -İslâm ve Zeynüddin, künyesi ise Ebû Hâmid’dir. Batı dünyasında Abuhamet ve Algazel olarak bilinmektedir.

Gazzâlî, eğitimini o dönemin önemli bilim merkezleri olan Tus, Cürcân, Nişabur gibi şehirlerde tamamlamıştır. Nîşâbur’da dönemin ünlü kelâm âlimi İmâmü’l -Haremeyn el -Cüveynî’den hilaf ilmi (fıkıh mezhepleri arasındaki tartışma usulleri), cedel, mantık ve felsefe dersleri alır. Kuşeyrî’nin öğrencilerinden Ebû Ali Fârmedî’den de tasavvuf dersleri alır.

Gazzâlî, hemen hemen bütün ilim dallarında ve her bir ilim dalının bütün problemlerinde eser kaleme almış çok yönlü bir düşünürdür. Onun ilmî kişiliğini, derûnî hayatını ve eserlerini kendi hayatını anlattığı el -Munkız mine’d -dalâl adlı eserinden öğrenmekteyiz.

Gazzalî, ilmî gayesinin her şeyin hakikatini bilmek şeklinde ifade eder.

Gazzâlî’nin hakikate ulaşmada izlediği yöntem, şüphe yöntemidir. Ona göre şüphe etmeyen düşünemez, düşünemeyen de gerçeği göremez. Gerçeğin ne olduğunun bilgisini elde edemeyen ise yanlış bilgilerin içinde kaybolur.

Gazzâlî, hakiki/kesin bilgiyi(yakînî ilim), “Hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde bilinen şeyin (ma’lûmun) kendisinde çıktığı, hata ve vehmin kendisine karışmadığı ve kalbin de böyle bir ihtimale yer vermediği bir ilimdir.” şeklinde tanımlar. Hakiki bilginin ayrılmaz özelliği, hatasızlıktır.

Gazzâlî'ye insani bilginin kaynakları duyular, akıl ve sezgidir. O, hakiki bilgiyi Allah'ın kalbine attığı nur ile elde ettiğini belirtir. Bu nur Gazzâlî için birçok bilginin anahtarıdır.

Gazzâlî, ilimleri dini ve akli ilimler şeklinde ikiye ayırır. Akli ilimleri de matematik, mantık, tabiat ilimleri ve metafizik şeklinde sınıflandırır.

Gazzâlî, hakikati arayanları kelamcılar, sûfîler, filozoflar ve bâtınîler olarak dört kısma ayırır.

Gazzâlî, el-Munkız mine’d -dalâl adlı eserinde kelâm ilminin amacı bakımından yeterli bir ilim olduğunu; ancak kendi amacı açısından yetersiz kaldığını ifade etmektedir . O, kelâmcıların asıl görevinin ehl -i sünnet akidesini korumak ve bidat ehline karşı savunmak olduğunu söylemektedir . Ancak o, kelam bilginlerinin asıl gayelerinden uzaklaşıp, hasımlarının meşgul oldukları ilimlerle meşgul olmaya başladıklarını belirtir.

Gazzâlî’nin yaşadığı 10. yüzyıl Bâtınî hareketin en güçlü olduğu bir dönemdir. Dönemin halifesi Mustazhır Billah’ın (ö. 1118) emri üzerine Gazzâlî, Tâlimiyye/Bâtınî/İsmailî mezhebini araştırmıştır. Bu hareketin düşüncelerine ilişkin Fedâ’ihu’l -Bâtıniyye , Hüccetü’l -hak, Mufassılü’l -hilâf ve ed-Dürcü’l - merkûm bi’l -cedâvil gibi eserler yazmıştır.

Gazzâlî, el-Munkızu mine'd -dalâl adlı eserinde filozofları, materyalistler, tabiatçılar ve metafizikçiler olarak ayırmıştır.

Materyalistler, İlk Çağ filozoflarından bir sınıftır ve onlar, her şeyi yöneten, ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının varlığını inkâr ederler, âlemin kendi kendine ezelî olarak var olup süregeldiğini iddia ederler. Bu iddialarından dolayı bu grup zındıktır.

Tabiatçılar, tabiat âlemini, hayvan ve bitkilerin ilginç yönlerini araştıran kimselerdir. Tabiatçı filozoflar, hayvanların organlarını anatomik olarak derinlemesine incelemişler ve araştırma neticesinde fiillerinde hikmet sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını kabul etmişlerdir. Ancak onlar, akla çok fazla güvenmişler, ahiret, cennet, cehennem, haşir ve neşri, kıyamet ve hesabı inkar ettiklerinden dolayı zındıktır.

Metafizikçiler, İlk Çağ filozoflarından Sokrates, Platon ve Aristoteles ve onların görüşlerini benimseyen Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslam Meşşâî filozoflarıdır. Gazzâlî, el-Munkızu mine’d -dalâl adlı eserinde bu filozofların görüşlerini inceler. Aristoteles’in felsefe geleneğini İslam dünyasında en doğru bir şekilde aktaran ve yorumlayan düşünürlerin Fârâbî ve İbn Sînâ olduğunu söyleyen Gazzâlî, Meşşâî ekole mensup mezkûr düşünürlerin görüşlerini Makâsıdü’l -Felâsife adlı eserinde ana hatlarıyla incelemiş, et - Tehâfütü’l -felâsife adlı eserinde de eleştirmiştir.

Gazzâlî, et-Tehâfütü’l -felâsife adlı eserinde yirmi meselede filozofların görüşlerini incelemiş, üç konuda onları tekfir etmiş, on yedi meselede sapıklığa düştüklerini söylemiştir.

Gazzâlî'nin filozofları tekfir ettiği üç konu; âlemin kıdemi, Allah'ın bilgisi ve haşr meselesidir.

Gazzâlî, kendinden önceki felsefî, kelami, tasavvufî ve bâtınî ekolleri ve âlimlerini sorgulayıcı ve objektif bir yaklaşımla incelemiş ve bütüncül bir metodoloji ile eserler kaleme almıştır. Bu niteliği sebebiyle İslam düşüncesinde bir dönüm noktası kabul edilir.