İslam Ahlakında Evrensel İlkeler, Hak ve Ödevler

Ahlak Arapçada “seciye, tabiat, huy, din ve karakter” gibi manalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğulu olup Türkçede tekil olarak kullanılmaktadır. Sözlüklerde çoğunlukla insanın fizik yapısı için halk, manevi yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı bildirilir. İngilizcede ise ahlak karşılığında kullanılan ‘moral’ kelimesi Latince ‘moralis’ kelimesinden türetilmiş olup, bu kavram da tıpkı ‘hulk’ kelimesi gibi, adet, karakter, hal ve hareket tarzı gibi anlamlar ihtiva etmektedir.

Ahlakın kavram olarak ihtiva ettiği manayı bu şekilde belirttikten sonra onun felsefi düşüncede ifade ettiği terim anlamını ortaya koymak gerekmektedir.

Şunu öncelikle belirtmek gerekir ki, ahlakın düşünce tarihinde birçok tanımı yapılmıştır. Biz burada sadece bu tanımların çokluğuna işaret etmekle yetineceğiz. Çünkü bu tanımları burada ele almak konumuz açısından imkansız ve gereksiz bir durumdur. Ancak bu tanımların tahlilinden yola çıkarak ahlakla ilgili kuşatıcı bir tanım ortaya koymak mümkün gözükmektedir. O halde diyebiliriz ki ahlak, toplumlar tarafından doğru ve yanlış, iyi ve kötü eylem olarak kabul edilen ilkeler bütünüdür. Doğru eylemler iyi ahlak, yanlış eylemler ise kötü ahlak olarak nitelendirilir. Ancak bu tanım da ister istemez bizi tüm toplumlar tarafından kabul görmüş doğru ve yanlış olan evrensel ahlaki ilkeler var mıdır? şeklinde bir soru sormaya götürmektedir. Bu soruya cevap olarak diyebiliriz ki, İnsanlık tarihi, toplumların ve mekânların değişmesine rağmen değerlerin değişmediğine şahitlik etmektedir. İşte bu değişmeyen ilkelere evrensel ahlak ilkeleri adı verilmektedir.

Evrensel ahlak ilkelerinin yanında bir de evrensel hak ve ödevler vardır ki, İslam ahlakında bunlar çok önem arzeder.

Allah’ın insanlara verdiği ve kimsenin inkar edemeyeceği yetkilere “hak”, kişinin gücü yettiği kadar üzerine düşen hakları yerine getirme işine de ödev denir. Bir başka ifade ile söyleyecek olursak, hak, her ferdin hür olarak hedefine varmak için sahip olduğu yetkiye ya da başkasının sahip olduğu aynı hürriyetle yapılması mümkün olan her şeyi yapmasına işaret eder. Hak, ferdin varlığını, maddi ve manevi olarak devam ettirebilmesi için gerekli olan unsurları ifadee etmekte kullanılır. Ödev ise hak kavramının uygulanması sonucunda ortaya çıkan mantıki bir sonuç olarak görülmektedir. Hak nefsimize ait yetkiler, ödev ise irademize ait sorumluluklardır. Bu yüzden ahlakçılar, hak ile ödevin aynı fikirden doğduğu görüşünü savunurlar. Buna göre diyebiliriz ki, ödevin dayanağı ne ise hakkın dayanağı da odurBazı ahlakçılar, hak ve ödev kavramlarının daha iyi anlaşılabilmesi için hakkın ayırt edici bazı özelliklerinden bahsetmişlerdir. Bunları üç şekilde belirtebiliriz:

a. Ödev mecburi, hak ise ihlali mümkün olmayandır.

b. Hak mutlaktır, sadece tezahürü izafi olabilir. Ödev ise iradi olarak yapılmaktadır.

c. Hak küllidir. Bütün insanları kapsamına alır. Ödev ise insanların bulundukları konumlarda var olan bir şeydir