İslam Ahlakında Temel Erdemsizlikler
Ahlak kuralları, belli oranda evrensel nitelikleri olduğu için toplumlara ve dinlere göre çok farklı değişiklik göstermedikleri gibi, erdem ve erdemsizlikler de farklı ahlak teorilerine göre çok fazla farklılaşmazlar.
İslam ahlak felsefesinde temel erdem ve erdemsizliklere ilişkin görüşleri biçimlendiren iki otantik yaklaşımdan söz edebiliriz: Bunlardan birincisi Platon'un üçlü nefs teorisi, diğeri ise Aristoteles’in itidal (orta) teorisine dayalı dört erdem yaklaşımıdır. İslam ahlakçıları bu iki kaynağı İslam dünya görüşü perspektifinden yeniden değerlendirerek sentezlemiş ve yorumlamışlardır. Onun için de İslam ahlak düşüncesindeki erdemsizlikler konusunu tam anlamıyla anlayabilmek için Aristoteteles’in itidal teorisi ile Platon’un üçlü nefs teorisini bilmek gerekmektedir.
İslam ahlak geleneğine mensup her düşünür, tevarüs eden söz konusu temel erdem ve erdemsizlikleri özgün katkılarla tanımlamış, aynı zamanda yeni tali/ikincil erdemler ekleyerek erdemler tablosunu zenginleştirmiştir.
İslam düşünürleri, rezilet, hasâis, nekâis gibi kavramlarla ele aldıkları erdemsizliği kısaca “kötü ve çirkin huy” olarak tanımlamıştır. İslam düşünce geleneğine hâkim olan itidal (orta) teorisine göre erdem, orta ve dengeyi temsil ederken, bu ortanın iki aşırı ucuna tekabül eden davranışlar erdemsizliğe karşılık gelir. Örnek verecek olursak cömertlik; cimrilik ve savurganlık gibi iki aşırı durumun arasındaki denge durumudur.
Bu çalışmada hem Ebû Bekir er-Râzî, Yahyâ b. Adî, İbn Miskeveyh, İbn Sina, Gazzâlî, Tûsî ve Devvânî gibi İslam düşünürlerin erdemsizlikler konusundaki görüşlerini, hem de erdemsizlik olarak ifade edilen durumların nasıl ortadan kaldırılacağı noktasındaki görüşlerini ele almaktayız.
İslam felsefe tarihinde ilk ahlak kitabının yazarı olan Ebû Bekir erRâzî, “tıbbu’r-ruhânî” kavramını, manevi hastalıkları tedavi eden bir ahlak ilmi olarak ele almış ve kalbin afetleri ile hastalıklarını tespit ederek tedavi yollarını arayan, itidali öğreten ve bu yolla kalbi olgunluğa ulaştırmayı hedefleyen bir ilim olarak tanımlamıştır. Râzî ayrıca ahlak sahasındaki eserine de “tıbbu’r-ruhânî” ismini vermiştir. Eserlerinde; erdemsizliklerin neler olduğunu, erdemsizliklerin akıldan değil hevadan kaynaklandıklarını, insanın mutluluğa ulaşmasını engellediklerini, insan hayatında oluşturdukları zararları, ortaya çıkmalarının nedenlerini ve söz konusu erdemsizlik hallerinin nasıl ortadan kaldırılacağı gibi konuları tek tek ele almıştır.Yahya b. Adî, kötülük ve erdemsizlikleri nefsin şehvet, gazap ve akıl güçlerinin birbirleriyle dengesiz ilişkiler kurmasına bağlamaktadır. İslâm ahlakçıları arasında ahlaki fazilet ve rezilet konusunu en kapsamlı bir şekilde inceleyen İbn Miskeveyh, erdemsizliklerin ifrat ve tefrit halinde erdemin çevresinde yer aldıklarını belirtmektedir. Gazali erdemsizlikleri ifade etmek için “kötü huylar/nitelikler, kınanan nitelikler/huylar” kavramlarını kullanmakta ve onların kaynağı olarak yeme içme arzusu ile cinsel arzuyu görmektedir. Gazali erdemsizlikleri sadece ifade etmekle yetinmez, aynı zamanda onları giderme yollarını da ifade eder.
İslam ahlak felsefesinde erdemsizliklerin giderilmesi noktasında nazari yöntemin tercih edildiğini görmekteyiz. Bu yönteme göre kişi, ahlaki bir reziletten kurtulmak için önce bu reziletin mahiyetini, sebep ve sonuçlarını soruşturmalıdır. Bu erdemsizliğin kendisi için zararını ve kaybettirdiklerini gören bir kimse, aklın ve hikmetin bir gereği olarak bu erdemsizlikten uzaklaşacaktır.