Tasavvufi Ahlak ve Tasavvufi Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları

İslam ahlakiyatı olarak da tanımlanabilen tasavvuf, temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet çerçevesinde ahlaki erdemleri somut ahlaki esaslara dönüştüren tecrübi bir ilimdir.

Kur’an -ı Kerim'de tevbe, sabır, şükür, dünyaya karşı tavır alma, riyazet, tefekkür, muhabbet, tevekkül vb. tasavvufi açıdan yorumlanmaya müsait ahlaki esasları içeren pek çok ayet bulunmaktadır. Tasavvufi eğitim metodunu içinde saklayan naslar olarak algılanan bu tür ayetler, mutasavvıfların hayatını derinden etkilemiş ve tarih boyunca eğitim metodlarını biçimlendirmiştir. Sünnet cephesinde de durum Kur’ân’da olduğundan farklı değildir.

Tasavvuf ehline göre kitaplarda mevcud ilimlerin çoğunun tahsili kolay, ahlak ilminin tahsili zordur. Çünkü ahlak, insanla nefsi arasında vuku bulan ve onu doğru yola sevk edebilmek için yapılan çetin ve zorlu bir mücadelenin meyvesidir.

Güzel davranışlar için iyi bir ahlaki formasyon kazanmak hayatı baştan sona dolduran bir ahlaki çabayı gerekli kılar. İnsan kötü arzuların baskısı karşısında gerçek hürriyeti de ancak bu yolla kazanır. Ancak bu mücadele ve mücahede, daima dinî kuralların disiplin ve düzeni içinde olmalıdır.

Ahlaki esasların dindeki ehemmiyetini dikkate alan mutasavvıflar, konusu ve amacı itibariyle diğer İslami ilimlere nibeten ahlakla daha fazla ilgilenmiş sonuçta şu kanaate ulaşmışlardır: "Hangi ilim ki Allah marifeti ile beraber değildir, ondan bir fayda gelmez ve onun bir faydası yoktur."

Tasavvuf ehline göre güzel ahlak, Allah'ı bilme (marifet) ve O'na doğru yol alabilmeyi temin eden en önemli faktördür. Dolayısıyla tasavvufî ahlakta, ahlakı güzelleştirmenin amaç ve neticesi marifet olarak karşımıza çıkmaktadır.

İslam ahlakiyatı olarak da tanımlanabilen tasavvuf, temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet çerçevesinde ahlaki erdemleri somut ahlaki esaslara dönüştüren tecrübi bir ilimdir.

Kur’an -ı Kerim'de tevbe, sabır, şükür, dünyaya karşı tavır alma, riyazet, tefekkür, muhabbet, tevekkül vb. tasavvufi açıdan yorumlanmaya müsait ahlaki esasları içeren pek çok ayet bulunmaktadır. Tasavvufi eğitim metodunu içinde saklayan naslar olarak algılanan bu tür ayetler, mutasavvıfların hayatını derinden etkilemiş ve tarih boyunca eğitim metodlarını biçimlendirmiştir. Sünnet cephesinde de durum Kur’ân’da olduğundan farklı değildir.

Tasavvuf ehline göre kitaplarda mevcud ilimlerin çoğunun tahsili kolay, ahlak ilminin tahsili zordur. Çünkü ahlak, insanla nefsi arasında vuku bulan ve onu doğru yola sevk edebilmek için yapılan çetin ve zorlu bir mücadelenin meyvesidir.

Güzel davranışlar için iyi bir ahlaki formasyon kazanmak hayatı baştan sona dolduran bir ahlaki çabayı gerekli kılar. İnsan kötü arzuların baskısı karşısında gerçek hürriyeti de ancak bu yolla kazanır. Ancak bu mücadele ve mücahede, daima dinî kuralların disiplin ve düzeni içinde olmalıdır.

Ahlaki esasların dindeki ehemmiyetini dikkate alan mutasavvıflar, konusu ve amacı itibariyle diğer İslami ilimlere nibeten ahlakla daha fazla ilgilenmiş sonuçta şu kanaate ulaşmışlardır: "Hangi ilim ki Allah marifeti ile beraber değildir, ondan bir fayda gelmez ve onun bir faydası yoktur."

Tasavvuf ehline göre güzel ahlak, Allah'ı bilme (marifet) ve O'na doğru yol alabilmeyi temin eden en önemli faktördür. Dolayısıyla tasavvufî ahlakta, ahlakı güzelleştirmenin amaç ve neticesi marifet olarak karşımıza çıkmaktadır.

Konusu Allah, kainat ve insan olan tasavvufun, bu varlık boyutlarıyla ilgili olarak ele aldığı temel ilke ahlak olduğu için insanın hedefi, "Allah'ın ahlakıyla ahlâklanmak" olarak belirlenmiştir. Bu konuda en güzel örnek ise Hz. Peygamberdir. Çünkü o, ahlakî güzellikleri tamamlamak üzere gönderilmiş ve Rabbi tarafından terbiye edilmiş, terbiyesi de en güzel şekilde yapılmıştır.

Tasavvufi terbiye ve ahlak eğitimi daha çok nefis terbiyesine ve kalp tasfiyesine bağlıdır. Kalp temizliği ve iyi niyet esasına dayanmayan hiç bir davranış, kişiyi ahlak mükemmelliğine ve gayelerin en yücesi olan marifetullah mutluluğuna ulaştıramaz.

İnsanın fıtratındaki kötülük yönünü arındırması ve iyilik yönünü geliştirerek hem kendisi hem de diğer insanlarla barışık yaşaması ve nihayet Allah'ın hoşnutluğunu kazanma yolunda attığı tüm adımlar insanı ahlaki olarak yücelten ve mutlu kılan adımlardır. Ahlakîlik sürecini tamamlayan bu adımlar, iyi ve kötüyü tanıyıp bilinçli olarak iyiye yönelme azmi ve kararlılığı ile başlar ve sürekli gelişerek devam eder. İşte tasavvufi ahlaka süreklilik ve dinamizm kazandıran da bu yöneliştir.

Tasavvufi ahlakın esası; nefsi terbiye, ruhu tasfiye etmek, ibadet ve taate devamla, kulluk şuurunu derinleştirmek ve ruhani yönü geliştirilerek dünyanın heveslerimize bakan fani yüzüne değil ebediliğe açılan yüzüne bakmaktır. Bu, yaratılışın bir gereği olduğu kadar ahiret mutluluğunun da ön şartıdır. Elverir ki dünyanın imkan ve ikballeri bizi esir almasın.

Tasavvufi ahlakın belirlemiş olduğu temel hedef ise; insanın ulvi yanlarının inkişaf ettirilmesi, imanın zevken duyulup yaşanmasıdır. Bu ise, erdem ve faziletleri "Allah'ın ahlakı ile ahlaklanınız" düsturu doğrultusunda somut ahlaki davranışlara yansıtmakla elde edilir.