Dini Ahlak ve Dinî Ahlaka Göre İslam Ahlak Esasları
Dinî ahlak, ahlakî ilkelerin tabiatüstü bir güçten kaynaklandığını ifade etmektedir. Burada ahlakî ilkeler, Allah’ın ya da O’nun seçmiş olduğu elçinin emirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinî ahlakta ahlakî değer olan iyiyle kötünün tayini, ilâhî otoriteye bırakılmıştır. Buna göre iyi Allah’ın emrettiği, kötü ise yasakladığı şeydir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın yasak ve emirleri ilahî otoriteye bağlı kılınmıştır. Bütün bu dinlerin sunmuş oldukları emir ve yasaklar, genel olarak dinî ahlak kavramı altında ifade edilir. İslam ahlakı ya da dinî ahlak, ahlakla ilgili her türlü bilginin kaynağında öncelikle Kur’an olmak üzere, Kur’an ve Sünnete yer veren ve model alınacak en ahlaklı insan örneği olarak da hiç kuşkusuz Hz. Peygamber’i gören bir İslam ahlak anlayışı ya da kuramıdır. İslam ahlakı, bazı kaynaklarda gelenekçi ahlak ya da dinî ahlak başlığı altında değerlendirilmiştir.
İslam ahlakıyla ilgili eserler, İslam’ın ahlak esaslarını özetle şu başlıklar altında değerlendirmektedirler. Bunlar; Allah’a iman ve kulluk, Allah ve Resulünü sevmek, Allah’ın nimetlerine şükür ve kanaat, tevekkül ve kazaya rıza, korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanmadır.
İnsan, yapacağı bütün işlerinde inancının tesiri altında olduğu için Allah’a iman ve kulluk, İslam ahlakının esaslarından ilkidir. İnanç ve İslam’ın esası sayılan tevhit, insan hayatının bütün yönlerinin Allah’ın kudret elinde olduğunu bilip, O’nu, bütün âlemin sahibi olarak tanımasıdır.
İnsan, Allah’ın varlığını anlamak, O’nu isimleriyle ve sıfatlarıyla tanımak ve o suretle iman etmekle mükelleftir. Buna göre Allah’a iman etmek demek, O’na mahsus ve vacip olan yüksek sıfatları, O’nun hakkında caiz veya mümteni olan şeyleri bilip öylece tasdik etmek demektir.
İnsan bu şekilde Allah’ın varlığına iman edince, Allah’a karşı sorumluluğunun olduğunun da farkına varacaktır. Buna da kulluk bilinci denir. Kul olduğunun bilincine varan insan, Allah’ın kendisinden istediği şeyi yerine getirecektir.
Allah ve Resulünü sevmek ve onlara itaat etmek ise, İslam ahlakının bir diğer temel esasıdır. Allah ve Resulünü sevip itaat etmeyenin ortaya koyduğu eylemler, İslam ahlakının dışındadır.
Allah sevgisi kavramı, iki anlamı ifade etmektedir. Bunlardan birincisi, insanın Allah’ı sevmesi; ikincisi ise, Allah’ın insanı sevmesidir.
Allah sevgisinde, Peygamber’e uymak, yani onun sünnetine tabi olmak olmazsa olmaz bir şarttır. Çünkü Allah sevgisi ve O’na itaat ile Peygamber ine uyma ve tebliğ ettiği dine teslim olma arasında sıkı bir bağ vardır.
Allah’ın nimetlerine şükre gelince, Allah ve Resulünü sevip onlara itaat eden, kendisine verilen nimetlere de şükretmesi gerektiği için bu ahlak kuralı oldukça önemlidir.
Nimet, şükür ile çoğalıp varlığını sürdürürken, nankörlükle de yok olup gitmektedir. Nankörlük, nimete şükretmemek, iyiliği tenkit etmek, küçümsemek ve tersine yorumlamaktır.
Tevekkül, Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucu olduğu için, tevvekkül ve kazaya rıza, İslam ahlakının temel esaslarından bir diğeridir.
Tevekkül eden kimse, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı bir kimsedir. Fakat ne kadere inanmak ne de tevekkül etmek, gerilik ve miskinlik anlamına gelir. Kadere iman ve tevekkül, çalışmaya ve ilerlemeye mani değildir. Çünkü inanan insan, olayların, ilahî düzenin ve kanunların çerçevesinde, neden -sonuç ilişkisi içerisinde olup bittiğinin bilincindedir.
Korku ve ümit, bir Müslümanın hem Allah’tan layıkıyla korkmasını hem de O’ndan ümit kesmemesini ifade eden iki kavram olmaları nedeniyle, İslam ahlakında çok önemli bir yere sahiptirler.
İnsandaki ilahî bilgi arttıkça kalbe düşen korku o nispette çoğalmaktadır. Fakat ümitle dengelenen Allah korkusu insanı bunalımlara değil, isyandan uzak durmaya, geçmişi telafi için taat ve ibadete, geleceğe hazırlanmaya sevk eder.
Allah korkusu, toplum hayatında dengeleyici bir etkiye sahiptir. İnsan, Allah korkusuyla kul hakkından, hırsızlıktan, dolandırıcılıktan, cana kıymaktan uzak durur. Eline fırsat geçse bile vahşileşip suçlara yönelemez. Yaratıcısı tarafından her an görüldüğü ve denetlendiğinin bilincinde olduğu için ahlaklı bir yaşam tarzı sergiler.