ş sağlığı ve Güvenliğinde Ergonomik İlkeler

Kelime olarak, Yunanca ergon (iş, çalışma) ve nomos (kanunlar, yasalar) kelimelerinin birleşiminden oluşan “ergonomi” ya da diğer bir ifade ile “insan faktörleri” Türkçe'de ”iş kanunları, çalışma yasaları, iş bilimi” anlamlarına gelmektedir ve ilk kez 1857 yılında Biyolog Wojciech Jastrzębowski’nin Hakikatlere Dayanan Doğa Bilimleri Çekirdekleri, Ergonomi makalesinde geçmiştir.

Ergonominin Türkiye’deki gelişimi ise 1968 yılında Ankara Makine Mühendisleri Odasının düzenlediği “İşbilim” konferansında Prof. Dr. Ahmet Fahri Özok yaptığı sunumda ilk kez ele alınmış ve tanıtılmıştır. Avrupa’da ergonomi, ABD’de İnsan Faktörü Mühendisliği veya İnsan Faktörü, ülkemizde önceleri işbilim olarak adlandırılırken günümüzde ergonomi olarak kullanılmaya devam edilen bu terim, endüstriyel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak uğraş alanı zenginleşerek çok disiplinli bir alan hâline gelmiştir.

Önceleri insanı çalışma ortamlarına uydurmaya çalışan iş anlayışı; iş kazalarının, meslek hastalıklarının, psikolojik rahatsızlıkların, üretim hatalarının ve zaman kaybının artması nedeniyle günümüzde işin insana uyumunu temel alan hümanist bir yaklaşım ile yürütülmektedir.

Ergonomik eksiklikler sonucu meydana gelen meslek hastalıklarından en yaygın olanı iskelet kas sistemi hastalıklarıdır. NIOSH (National Institute For Occupational Safety And Health) raporunda iskelet-kas sistemi hastalıklarının nedenleri arasında, iş ortamının neden olduğu faktörler, kişisel faktörler ve psiko-sosyal faktörler gösterilmiştir.

Türkiye’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 30 Haziran 2012 tarihinde yayımlanması ile birlikte tüm işyerlerinde risk değerlendirmesi yapılması yükümlülüğü getirilmiş, işletmeler çalışma koşullarını ergonomik olarak iyileştirmeye yönelmişlerdir.

Ekranlı araçlarla çalışma, çalışma süresi, tekrarlayıcı ve zorlu işler, iş yükü, yanlış postür, yük itme-çekme-kaldırma-taşıma durumu, tüm vücut veya elkol titreşimi, iyi tasarlanmamış alet, ekipman, çalışma ortamının fiziksel durumu (aydınlatma, ısı, nem gibi), çalışma ortamının organizasyonunda yetersizlik stres, monotonluk, sıkıcılık vb. durumların bir veya birkaçının bir arada bulunması ergonomik riski arttırmaktadır.

Risk değerlendirilmesi yapılırken çalışma ortamı tasarımı ve organizasyonu, çalışma alanı ve iş ekipmanları, yük ile ilgili özellikler, çalışan-ekipman etkileşimi, çalışılan işin gereklilikleri, çalışmanın bireysel ya da grup hâlinde olması, çalışanın kişisel özellikleri, eğitimi, ergonomik bilgisi gibi öncelikli konular ele alınmalıdır.

Ergonomik risk değerlendirmesinin iyi bir sonuç vermesi ve sürdürülebilir olması için öncelikle yapılması gereken ergonomik kültür oluşturmaktır. İşveren ergonomik risk değerlendirmesine başlamadan önce İSG profesyonellerinden aldığı yardımla çalışanlarda farkındalık eğitimi verilmesini, poster, video ve broşürlerle desteklenmesi ve tüm paydaşlarında bu eğitimlere katılmasını sağlamalıdır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (International LabourOrganisation-ILO) 1981 yılında, 155 sayılı İSG ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme (C155) kabul edilmiştir. Ulusal mevzuatımız C155 sayılı sözleşmede belirtilen uygulamaların yapılabilirliği için 22 Haziran 1981 tarihinde,164 sayılı İSG Tavsiye Kararı’nı (R164) kabul etmiştir. ILO, 29 Haziran 1989 tarihinde AB’deki çalışma ortamlarında, çalışanların sağlık ve güvenliklerinin iyileştirilmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarından korunması ve önleyici tedbirlerin alınmasını bildiren Konsey Direktifi (89/391/EEC) yayımlanmıştır.

Ülkemizde7 Haziran 2004 tarihinde 5038 sayılı Kanunla C155 ve 5039 sayılı Kanunla C161 kabul edilmiştir. C155’in de belirttiği gibi, İSG alanında ulusal politikalar belirleyebilmek için 30 Haziran 2012 tarihli 28339 sayılı Resmi Gazete’de 6331 sayılı İSG Kanunu yayımlanması ve ikincil mevzuat çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte AB mevzuatına uyum çalışmaları tamamlanmıştır.