Pozitivizm; İnsan ve Toplum

Sosyoloji öncesi olan iki teori (Klasik Yunan Düşüncesi ile Toplumsal Sözleşme), sosyoloji tarihçileri açısından zaman zaman insan toplumbiliminin temellerini atan teoriler olarak görülmektedir. Gerek Platon (MÖ 427 -347) ve gerekse Aristoteles (MÖ384 -322) toplumu, bütüncül temelde, parçaların bütüne bağlı olduğu bir organizma şeklinde tanımlamışlardır. Toplumsal sözleşme teorisi ise insan doğasıyla ilgili asosyal görüşlere bağlı kalmayı sürdürse bile

18. yüzyılın dünyevi toplum teorisinin de yolunu açmıştır. Toplum artık, bir ölçüde, ilahi eylemin değil, insanın eyleminin ürünü olarak kavranmaktadır. Toplumsal sözleşmeyi savunan filozoflar arasında Hobbes, Locke, Rousseau vb. bulunmaktadır. Aristoteles, Platon, Hobbes, Locke ve Rousseau’nun yazılarında toplumsal farklılaşma, eşitsizlik, toplumsal çatışma, toplumsal birlik isteği, iş bölümünün gelişmesi ve özel mülkiyet problemlerine ilişkin çeşitli sosyolojik temalara rastlanmaktadır.

İnsan ve toplumla ilgili çalışmaların tarihi çok gerilere götürülebilmekle birlikte, pozitivist bir bakış açısıyla insan ve toplum ile ilgili problemlere yöneliş Saint Simon ve Auguste Comte ile olmuştur.

Toplumun bilimsel yöntemlerle incelenmesi gerektiğine ilk olarak Saint Simon çekmiştir.

Ancak sistematik biçimde pozitivist anlayışla toplumu inceleyen Simon'un öğrencisi Comte olmuştur.

Comte üç hâl yasasını geliştirmiştir.

Teolojik hal; bu hâlde araştırmalarını her şeyden önce varlıkların kendine has doğasına, kendisini etkileyen her şeyin ilk ve son nedenlerine, tek kelimeyle mutlak bilgilere yönelten insan zihni, fenomenleri, keyfi müdahalesi evrenin tüm görünür anormalliklerini açıklayan doğrudan ve sürekli doğaüstü etmenler tutumunun ürünü olarak gözünde canlandırır.

Metafizik Hâl; bu hâl ilk halin basit bir dönüşümünden ibarettir. Doğaüstü etmenler yerini soyut güçlere bırakmıştır.

Pozitif Hâl; bu hâlde mutlak kavramları elde etmenin imkânsızlığını kabul eden insan zihni, kendini, yalnızca, iyi düzenlenmiş akıl yürütmenin ve gözlemin kullanımıyla, fenomenlerin gerçek yasalarını yani onların değişmez art arda geliş ve benzeşim ilişkilerini keşfetmeye adamak için, evrenin başlangıcını ve yöneldiği yeri aramaktan ve fenomenlerin asıl nedenlerini öğrenmeye çalışmaktan vazgeçer.

Üç Hâl yasasına bağlı olarak geliştirdiği bilimler sınıflaması ile insan ve toplumun gelişimini izah etmek istemiştir.

Bu yasaya göre tüm insanlık, tüm toplumlar doğaları gereği teolojik, metafizik evrelerden geçerek pozitif evreye ulaşmaktadırlar. Pozitif evre bilimsel bakış ve yöntemin hâkim olduğu en mükemmel evredir. Comte'un Üç Hâl yasası aynı, aydınlanan insanlığın seçmesi gereken doğrultuyu belirleyen entelektüel bir ilerleme ve özgürlük yasası olma niteliğini taşımaktadır.