Sosyal Bir Hak Olarak Sosyal Hizmet
Hak kavramı gibi bütün insanlığı ilgilendiren temel bir söylemi basit bir şekilde tanımlamak bu söyleme karşı indirmeci bir yaklaşım sergilemektir. Bu sebeple hak kavramına yönelik birçok teorisyen çok sayıda teori ve tanım geliştirmiştir. Ancak şu unutulmamalıdır ki insanlık tarihi boyunca en temel fiziksel ihtiyaçlardan en karmaşık devrimlerde yükselen çığlıklara kadar hak mücadelesi ve sonucunda kazanılan hak söylemi farklı şekilde dillendirilmiştir. Bu mücadele içerisinde elde edilen en önemli kazanç ise evrensel bir perspektifte oluşturulmuş “insan hakları” düşüncesidir.
Sosyal Hakların Kapsamı
İnsan haklarına yönelik alanyazın incelendiğinde insan haklarının üç kuşak hâlinde geliştiği kabul edilmektedir. Birinci Kuşak Haklar, vatandaşlık hakları ve siyasi haklardan oluşmaktadır. Bu haklar koruma ve güvence anlayışına sahiptir. Bu haklar bireysel düzeydedir ve temel özgürlüklerle ilişkilidir. Dolayısıyla bu haklar devleti sınırlayıcı (negatif haklar) bir niteliğe sahiptir ve kişilerin özel alanlarına girmesine engel oluşturmaktadır. Sosyal hakların yer aldığı İkinci Kuşak Haklar ise pozitif haklar olarak nitelendirilebilir. Bunun sebebi devlete hakları korumaktan öte, bu hakların çeşitli sosyal hizmetler aracılığı ile sağlanması gibi çok daha aktif, güçlü ve pozitif bir rol yüklemektedir. Kuşkusuz bu hakların gerçekleşmesi devletin güçlü ve yeterli kaynaklara sahip olmasına bağlıdır.
Sosyal Hakların Sınıflandırılması
Sosyal hakların sınıflandırılması sürecinde vurgulanması gereken önemli bir nokta ise birbiriyle belirli alanlarda kesişen sosyal ve ekonomik hakların niteliğinin belirlenmesidir. Alanyazında sosyal ve ekonomik hakların sınırlarının çizilmesine yönelik belirli çalışmalar olmakla beraber bu sürecin zorlu bir süreç olduğu vurgulanmaktadır .
Başlıca Sosyal Haklar
Toplumsal yaşam içerisinde süregelen ekonomik ve sosyal adaletsizliklerin azaltılması ve toplum içerisinde var olan sınıflar arası eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik ortaya konulan sosyal haklar, içerik olarak daha önce de vurgulandığı gibi oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Dolayısıyla bu bölüm kapsamında bu haklar içerisinden en temel altı madde (çalışma hakkı, adil ücret hakkı, sosyal güvenlik hakkı, barınma hakkı, sağlık hakkı ve eğitim hakkı) biraz daha ön plana çıkacaktır. Bu haklar insanlık onuruna yaraşır bir yaşam standardında yaşamayı sağlayan haklardır.
Sosyal Bir Hak Olarak Sosyal Hizmet
Sosyal adaletin ve sosyal eşitliğin sağlanmasında sosyal devlet anlayışı öne çıkmaktadır. Sosyal refah anlayışını benimsemiş bir devlet, yönetim açısından toplumdaki dezavantajlı bireylerin haklarını gözetmelidir ki bu noktada sosyal haklar ön plana çıkmaktadır. Bu anlamda devlet, sosyal adalet ve eşitlik anlayışı ile birlikte insan onuru ve haklarını da korumak zorundadır.
Sosyal hizmetin bir “hak” olarak görülmesinin en temel göstergeleri, Avrupa Konseyi’nin temel belgelerinden olan ve ilk olarak 1961’de kabul edilip sonrasında ise 1996’da gözden geçirilerek revize edilen “Avrupa Sosyal Şartı” (Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi)’dır. Bu sözleşmenin ilk hâli Konsey’in tüm üyeleri tarafından kabul edilmiştir. Sonrasında revize edilerek gözden geçirilmiş hâlini ise hâlen imzalamamış olan ülkeler bulunmaktadır. Türkiye ise, gözden geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nı (çalışma hayatı ve ücretle ilgili bölümlere kısmi çekinceler koyarak da olsa) 2004 yılında imzalamış ve 2007’de onay kanunu Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
Sonuç olarak, bireylerin bir vatandaş olarak sosyal refah hizmetlerinden faydalanması, sosyal adalet düşüncesinden başka bir amaç barındıran herhangi bir itici nedenle değil, öz bir şekilde bunun bir “hak” olması ile ilgili olmalıdır. Bunun için de, yaklaşımı ve paradigması bu kalıplardan türeyen etkili bir sosyal hizmet mekanizmasının kurulması, sosyal refah hizmetlerinin sağlanmasının vazgeçilmezidir.