Sosyal Hizmet Uygulamasında İnsan Haklarının İnşası: Farklılıklara Saygı, Kültür, Etnik Duyarlılık ve Etik
İnsan hakları sözleşmeleri, insanların doğuştan sahip olduğu hakları güvence altına alan ve insanların mutlu ve huzurlu olarak yaşamasını amaçlayan belgelerdir. Öte yandan, insan refahı odaklı bir bilim ve meslek dalı olan sosyal hizmet, teorik ve uygulamalı çalışmalarında insanların haklarından maksimum düzeyde faydalanmalarını amaçlamaktadır. Bu anlamda, insan hakları ve sosyal hizmet mesleğini birbirinden ayırmak mümkün değildir.
İnsan haklarına dair bildirgeler ve sözleşmeler ile sosyal hizmet mesleği, bireyin sırf insan olması gerçeğinden hareketle insanların dil, din, kültür, etnik köken, siyasi görüş gibi özelliklerinden dolayı herhangi bir ayrımcılığa uğramaksızın, adil bir şekilde haklarından yararlanmalarını hedeflemektedir.
Sosyal Hizmet Uygulamasında İnsan Haklarının İnşası
Sosyal hizmetlerde insan haklarının inşası noktasında, diğer bir ifadeyle sosyal hizmet uzmanlarının teori ve uygulama arasındaki önemli bağlantıyı kurması anlamında dedüktif (tümdengelim) ve indüktif (tümevarım) olmak üzere iki yol vardır.
Tümdengelimci yaklaşım, insan hakları belgelerinden yararlanarak uygulama için çıkarımlarda bulunurken tümevarımcı yaklaşım uygulamadan, gerçek hayattaki sorun ve ihtiyaçlardan hareket eder ve sonra bunun arkasında yatan insan hakları sorunlarını ortaya koyar.
Sosyal Hizmet Etiği ve Çok Kültürlülük
NASW’nin Etik İlkeleri'nin, “Kültürel Yetkinlik ve Sosyal Farklılık” başlığı altında üç standart belirlenmiş olup buna göre sosyal hizmet uzmanları:
a) Kültürü, kültürün insan davranışı üzerindeki etkisini ve toplumdaki işlevini anlamalı; her kültürün güçlü yönleri olduğunu kabul etmelidir.
b) Müracaatçının kültürü hakkında bilgi sahibi olmalı; kültürel farklılıkları kabul etmeli ve duyarlı olmalı; hizmetleri sunarken müracaatçının kültürünü göz önünde bulundurarak davranmalıdır.
c) Sosyal farklılıkların doğasını ve ırk, renk, etnik ve ulusal köken, cinsiyet, yaş, medeni durum, siyasal görüş, dinsel inanç, zihinsel ya da fiziksel özür gibi farklılıklara yönelik baskıları anlamaya çalışmalı ve bu konuda eğitim programlarına katılmalı ve kendini geliştirmelidir.
Sosyal Hizmet Uzmanlarının Sahip Olması Gereken Bilgi ve Beceriler
Sosyal hizmet uygulayıcıları, etkili sosyal hizmet müdahalelerinin önemli bir parçası olarak kültürel ve etnik farklılıklarla ilgili iyi bir bilgi birikimine sahip olmalı ve farklılıklara saygı duymalıdır.
Lum’a göre, uygulayıcıların müracaatçının kültürü, değerleri, inanç sistemleri, gelenekleri ve dünya görüşünün farkında olması ve anlaması gerekmektedir.
Eğer sosyal hizmet uzmanları, bu konuları göz önüne almazsa, kuramsal perspektif, araştırma bilgisinin olmaması ve temel sosyal hizmet değerlerinin içselleştirilmemesi nedeniyle bu tür grupların yaşadıkları baskıyı pekiştirebilir.
Farklı kültürel geçmişlere sahip olan müracaatçılarla çalışan sosyal hizmet uzmanlarının bilgi ve becerilerini geliştirmesi gerekmektedir.
Kültüre duyarlı sosyal hizmetin gelişmesi için sosyal hizmet okullarının, farklı kültürlerle çalışabilecek insan kaynağını yetiştirmesi gerektiği düşünülmektedir.
Çocuk koruma çalışanlarının kendi düşünce ve inanç dünyalarının farkında olarak sosyal hizmet uygulamasını gerçekleştirmesi, yardım etmeye çalıştıkları birey ve ailelerin sosyokültürel geçmişlerine saygı göstermesi ve sorgulayıcı, yargılayıcı tutumlardan kaçınmasının gerekli olduğuna inanılmaktadır.