Sosyal Hizmette İnsan Hakları Temelli Yaklaşım
Hak Temelli Yaklaşım Nedir?
Hak temelli yaklaşım, onurlu bir yaşam için asgari koşulların sağlanmasına odaklanmaktadır. Hak temelli yaklaşım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nden kaynaklanan ve vatandaşların insan onur ve değerine uygun bir biçimde beslenme, barınma, eğitim, sağlık ve istihdam konularında temel hizmetlere erişmeleri için birtakım haklara sahip olduğunu belirten ve bu hakları yerine getirme konusunda ulus devletlere birtakım yükümlülükler yükleyen bir tür güçlendirme yaklaşımıdır.
Hak temelli yaklaşım, hakları teknik bir biçimde ele alan anlayıştan ziyade üç temel unsura dayanan siyasal bir anlayışa doğru evrilmiştir. Bu unsurlar;
- Bireylerin hakları vardır.
- Devlet bu hakları korumak zorundadır.
- İnsanlar bu hakların elde edilmesi sürecine katılmak durumundadır.
Hak temelli yaklaşım doğrultusunda bireyler “hak sahipleri”, devlet ve devlet dışındaki birtakım aktörler ise söz konusu hakları sağlama konusunda “sorumluluk sahipleri” olarak tanımlanmaktadır. Hak temelli yaklaşım bağlamında sorumluluk sahiplerinin kapasitelerinin artırılması ve hak sahiplerinin güçlendirilmesi hedeflenmektedir.
Hak temelli yaklaşım doğrultusunda sosyal hizmet uzmanlarının sorumlulukları aşağıdaki gibidir:
- Müracaatçıların sivil, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları da dâhil olmak üzere insan haklarına erişimini değerlendirmek,
- Müracaatçılarla insan haklarını geliştirmek amacıyla iş birliği dâhilinde çalışmak,
- Müdahalenin odağını hem mikro hem de makro uygulama düzeylerine yöneltmek,
- Müracaatçıların insan haklarını savunmanın insan hakları temelli bir uygulama için merkezî olduğunu kabul etmek,
- Eşitsizliğe, ayrımcılığa ve yapısal dezavantajlara karşı durmak,
- Uygulamada insanları sorunlu olarak tanımlamayan ve güçler temelli bir yaklaşımı benimsemek,
- Diğer profesyoneller, hükûmet temsilcileri ve toplumun üyeleriyle geniş bir çerçevede iş birliği yapmak,
- Müracaatçıların haklarının sosyal hizmet uygulamalarında tamamen korunmasını ve teşvik edilmesini sağlamak,
- İnsan hakları konusunda hem kendilerini eğitmek ve hem de müracaatçıları bu hakları öğrenmeleri için teşvik etmek.
Hak Temelli Yaklaşımın İlkeleri
Sosyal hizmet uygulamalarında hak temelli yaklaşımın ilkeleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:
- Katılım ve içerme,
- Ayrımcılık karşıtı yaklaşım ve eşitlik,
- Hesap verebilirlik,
- Evrensellik ve devredilemezlik,
- Bölünemezlik,
- Karşılıklı bağımlılık ve birbiriyle bağlantılı olma.
Katılım ve İçerme
Katılım ve içerme ilkesi, tüm insanların sosyal ve politik hayata aktif, özgür ve anlamlı bir şekilde katılma hakkına sahip olduğunu ileri sürmektedir. Katılım ve içerme ilkesini uygulamak, müracaatçıların ve topluluk üyelerinin pasif veya güçsüz olmalarını değil, kendi gelişimleri hakkında ve sosyal hizmet uzmanlarının karar alma süreçlerinde aktif katılımcılar olmasını sağlamayı içermektedir. Bu ilke müracaatçıların, değerlendirme ve müdahale gibi sosyal hizmet müdahalesinin her aşamasına iş birliği içerisinde dâhil edilmesi gerektiğini vurgular.
Ayrımcılık Karşıtı Yaklaşım ve Eşitlik
Ayrımcılık karşıtı yaklaşım ve eşitlik ilkesi, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, tüm insanlara insan haklarına uygun bir şekilde yaklaşılması gerekliliğini vurgular. Bu nedenle ayrımcılık karşıtı yaklaşım ve eşitlik ilkesi, ayrımcılığın türlerini tanımlamayı ve ortadan kaldırmayı ve böylelikle ayrımcılığa maruz kalmış insanları toplum içerisinde diğer insanlarla eşit bir konuma taşımayı amaçlamaktadır.
Hesap Verebilirlik
Hesap verebilirlik ilkesi, her insan hakkı için bir hak sahibinin yanı sıra bir yükümlülük sahibi olduğunu; bir hakkın yerine getirilmesi için yükümlülük sahiplerinin sorumlu olduğunu ve yükümlülük sahiplerinin yükümlülüklerini yerine getirmediğinde hak sahiplerinin tazminat hakkı bulunduğunu belirtir.
Evrensellik ve Devredilemezlik
Evrensellik ve devredilemezlik ilkesi, tüm insanların sonradan ne verilebilecek ne de alınabilecek insan haklarına sahip olduklarını belirtir. Evrensellik ve devredilemezlik ilkesi, kimsenin insan haklarından mahrum bırakılmamasını veya dışlanmamasını sağlamayı amaçlar.
Bölünemezlik
Bölünemezlik ilkesi, tüm insan haklarının insanlık onuru için kritik olduğunu ve bu hakların eşit statüye sahip olduğunu beyan eder. Bölünemezliği uygulamak, tüm insan haklarının önemini kabul etmek ve insan haklarının tümünü birden savunmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle bölünemezlik ilkesi, sosyal hizmet mesleğini bireylerin sağlık hizmetleriyle ilgili haklarından tutun barınma, beslenme ve eğitimle ilgili haklarına kadar geniş bir çerçevedeki hizmetlere odaklanması için desteklemektedir.
Karşılıklı Bağımlılık ve Birbiriyle Bağlantılı Olma
Hakların karşılıklı bağımlılığı ve birbiriyle bağlantılı olması ilkesi, tüm insan haklarının iç içe geçtiğini ve herhangi bir hakkın gerçekleşmesinin çoğu zaman diğer hakların gerçekleştirilmesine bağlı olduğunu ifade eder. Hakların karşılıklı bağımlılığı ve birbiriyle bağlantılı olması ilkesini uygulamaya aktarmak, sorunları sosyal ve politik bağlamlardan ayıran şekillerde ele almaktan ziyade karşılıklı bağımlılıklarını kabul eden şekillerde ele almayı gerektirir. Böylelikle sorunlar birbirinden bağımsız olarak ele alınmaz. Aksine, insan haklarının karşılıklı bağımlılığını kabul ederek, herhangi bir durumun analizi ve bu duruma yönelik stratejik tepki daha bütünsel ve kapsamlı hâle gelir. Bununla birlikte karşılıklı bağımlılık ve birbiriyle bağlantılı olma ilkesi, disiplinler arası bir yaklaşımın önemini vurgulamaktadır.