Hz. Ömer Dönemi (13-23/624-634)
Hz. Ömer, selefi Hz. Ebûbekir’in kendisini önermesi ve halkın biat etmesiyle halife seçilmiştir. Dolayısıyla halkın desteğini alarak seçimle işbaşına gelmiştir. Müslümanların ona biati, seçim özelliği taşır. Bu yönüyle biat, halifelik kurumuna hukuki bir statü kazandırmıştır.
Hz. Ömer yaklaşık on yıl kadar halifelik yapmıştır. Onun döneminde İslâm toplumu, dinî, idarî, siyasî, askerî ve ekonomik yönlerden birçok ilerleme kaydetmiştir. Bu hızlı ilerleme beraberinde birtakım gelişme ve değişmeleri getirmiştir. Bu nedenle onun döneminde devlet daha kurumsal yapı kazanmıştır. Hz. Ömer hızlı gelişme ve değişmelerle birlikte ortaya çıkan sorunlara, yeni açılımlar veya yeni çözüm önerileri getirmesiyle dikkat çeker .
Hz. Ömer halife seçildiği zaman yönetim anlayışını vahyin ilkelerine göre şekillendireceğini yaptığı ilk konuşma ile ortaya koymuştur. Bu konuşmasında adalete vurgu yapmış ve denetime açık yönetim modeli sergileyeceğini belirtmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber’in öğretisi ve selefi Hz. Ebûbekir’in icraatları doğrultusunda hareket edeceğini beyan etmiştir. Bununla beraber yeri geldiği zaman farklı kararlar almış, kendine özgü içtihat ve uygulamalara gitmiştir. Örneğin selefinin başlatmış olduğu fetihleri devam ettirmiş, ancak bu faaliyetleri kendi atadığı komutan veya idarecilerle yürütmüştür. Dikkat edilirse Şam ve Irak cephelerindeki iki başarılı komutanı görevden alıp yerlerine kendi tercih ettiği komutanları getirmiştir.
Hz. Ömer merkeziyetçi bir idare anlayışı benimsemiş ve yöneticilerini sıkı bir denetime tabi tutmuştur. Örneğin Muhammed b. Mesleme başkanlığında bir teftiş heyeti kurmuştur. Keza taşra ile merkez arasındaki haberleşmeye önem vermiştir.
Hz. Ömer halife seçildiği zaman Şam ve Irak cephelerinde fiili savaş devam ediyordu. Halife, her iki cephedeki fetihleri kalıcı hale getirmiş ve böylece Şam bölgesi ile İran topraklarının tamamını fethetmiştir. Ayrıca el -Cezîre ve Mısır cephelerini açarak bu bölgeleri de fethetmiştir. İslâm ordularının bir kolu Libya çöllerine, bir kolu İran serhatlarını aşıp bazı Türk illerine kadar ilerlemiştir. Onun döneminde Bizans İmparatorluğu mağlup edilerek Şam ve Mısır’dan çıkarılmış, Sâsânî İmparatorluğu ise tarihten silinmiştir.
Hz. Ömer sergilediği adil ve şeffaf yönetim anlayışı ile yeni fethedilen bölgelerin İslâm toplumuna entegre olmalarının yolunu açmış ve aynı zamanda bu yerlerin birer İslâm beldesi olmasını sağlamıştır.
Hz. Ömer genellikle teşkilatçı bir devlet adamı olarak nitelenir. Ancak teşkilatçılığı bir yana esasen onun zamanında daha çok var olan kurumlar tekamül ettirilmiş ve daha işlevsel bir yapıya büründürülmüştür. Dolayısıyla güçlü bir adlî, idarî, askerî ve malî yapı kurmuştur. Bunun yanı sıra ileride devlet yönetiminin önemli organlarından biri haline gelecek olan divanları kurmuştur. Divanlar dışındaki kurumlar zaten daha önceden mevcuttu. Ancak halife bu kurumları daha müesses bir yapıya dönüştürmüştür. Divanlar ise ilk kez onun zamanında kurulmuştur. Ayrıca diğer kurumların aksine divanların kurulmasında dış tesirden de söz edilir .
Halifelik müessesi onun zamanında daha kurumsal bir kimlik kazanmış ve altı kişilik şûra sistemi geliştirilmiştir. Bu kuruldan iki halife çıkmış ve böylece Hz. Osman ile Hz. Ali halife seçilmiştir .
Adlî sahadaki en önemli yeniliklerden biri, devletin sınırlarının da gelişmesine bağlı olarak merkezden uzak yerlerdeki yerleşim birimlerine birer kadı tayin edilmesidir. Bunun yanı sıra Halife, kimi zaman valinin yanına ayrıca kadı tayin ederek kısmen de olsa bağımsız yargının önünü açan adımlar atmıştır. Adaletiyle şöhret bulan Hz. Ömer, adliye teşkilâtını sağlam temeller üzerine oturtmuştur.
Kamu bütçesinin korunup idare edildiği yer olan Beytü’l -mal (maliyenin) kurumunda da önemli gelişmeler olmuştur. Örneğin merkezden uzak yerlerde hızâne (hazine) adı altında binalar yapılmış ve kamu gelirleri buralarda muhafaza edilmiştir. Bunun yanı sıra kamu gelirleri bir hayli artmış ve Müslümanların refah seviyesi yükselmiştir. Onun zamanında topraktan elde edilen haraç gelirlerinin yanı sıra gayri müslim tebaadan alınan cizye vergileri hazinenin en önemli gelir kaynaklarından olmuştur. Buna ilaveten başarılı fetihlerin de hazineye büyük bir girdi sağladığını unutmamak gerekir.
Ordu ve askerlik hizmetleri büyük oranda önceden olduğu gibi gönüllülük esasına dayanıyordu. Bunun yanı sıra askerlik hizmetleri daha düzenli hale getirilmiştir. Ordunun sayısı artmış, daha düzenli ordular kurulmuştur. Çöl içlerindeki bedevilerle kuzeydeki Hristiyan Arap kabileleri de orduya dahil edilmiş ve bunların İslâm toplumuna entegre olmalarının önü açılmıştır.
Kurumsal yapının yanı sıra, bu dönemde imar faaliyetleri ve bayındırlık hizmetleri konusunda da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Kûfe, Basra ve Fustat gibi merkezden uzak yerlerde şehirler kurulurken aynı zamanda bu şehirlerin alt yapı hizmetlerine yönelik sulama faaliyetlerinden idare ve hazine binalarına kadar değişik bayındırlık faaliyetleri sürdürülmüştür. Ayrıca Mescid -i Nebi ve Kâbe avlusunun genişletilmesi gibi önemli hizmetler yapılmıştır. Hz. Ömer ayrıca merkezle taşra arasındaki irtibatı sağlayacak konaklar veya posta evleri yaptırmış, yolcuların güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirler almıştır.
Irak bölgesi fethedilince Halife, buradan gelecek hacılar için mîkat mahalli belirleme, teravih namazını cemaatle kılma veya müellefe -i kulüb olarak tanımlanan kesime verilen payın ilgası gibi dinî muhtevalı içtihatlarda da bulunmuştur. Yine ilk kez onun döneminde hicrî takvim oluşturulmuştur. Ay takvimine göre belirlenen bu takvimin başlangıç yılı olarak Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği tarih esas alınmıştır.
Hz. Ömer vefat ettiği zaman sorunsuz bir devlet, sağlam bir merkezi yapı, güçlü bir ordu ve gelirleri hayli yüksek olan zengin bir maliye bırakmıştır.