İletişim Modelleri

İkinci Dünya Savaşının sonrasında toplum ve iletişim eksenli bilimsel çalışmalar artmış ve iletişim alanında çeşitli kuram ve modeller ortaya çıkmıştır. İletişim kuramları, kitle iletişim araçlarının gelişimine paralel olarak değişmektedir. Bu modeller iletişim sürecinin nasıl gerçekleştiğini, geliştiğini ve dönüştüğünü açıklamaya çalışan kuramlardır.

Kitle iletişim araçları yirminci yüzyılda yaygın bir hal almıştır. Propaganda amacıyla Birinci ve İkinci Dünya savaşında kullanılmasıyla iletişim model ve kuramların önemi artmıştır.

Basın, radyo, televizyon sinema ve internet gibi kitle iletişim araçları zamanla toplumun bilgilendirilmesi, eğlendirilmesi, ikna edilmesi ve hatta manipüle edilmesi adına toplumsal yaşamın ve kapitalist sistemin devamlılığı için etkin bir rol oynamıştır.

Gelişen kapitalizm ve modernleşme süreciyle yirminci yüzyılda kitle iletişim araçları önemli bir propaganda aracı olmuştur. Propagandanın yanı sıra kapitalist sistemin ticari amaçlarla kitle iletişim araçlarını kullanması, bu alana ait çalışmaların ortaya çıkmasına ve yaygınlaşmasına neden olmuştur.

Kitle toplumunda kitle iletişim araçlarının etkinliği artmaya başlamıştır. Kitle iletişim araştırmalarının ilk örnekleri genellikle siyasetbilim, sosyoloji, psikoloji gibi farklı disiplinlerden gelen araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Bu çalışmalar kitle iletişim araçlarının toplum üstündeki etkileri ölçmeye dönük çabaları yansıtmaktadır.

Kitle iletişim modelleri; kaynağı, hedef kitleyi veya aracı öne çıkarması açısından yaklaşım ve yöntem olarak farklılaşmıştır. Lasswell, “Kim, neyi, hangi kanaldan, kime, hangi etkiyle söyler” şeklinde özetlenebilecek modeli geliştirmiştir. Bu model mesajın hedef kitle üzerindeki etkilerini ölçmeyi öngörmektedir.

Shannon ve Weaver’in Enformasyon Modeli, pozitivist-deneyci yaklaşımın temelini oluşturmakta ve tek yönde akan çizgisel iletişim sürecini içermektedir.

Newcomb’un ABX Denge Modeli ise ilk defa iletişimin toplumda ve toplumsal ilişkilerdeki rolü üzerinde duran ve iletişim sürecini üçgen biçimde ele alan bir iletişim modelidir.

Amerikalı iletişim bilimci George Gerbner, 1956 yılında kapsayıcı ve geniş kullanım alanına sahip bir iletişim kuramı ortaya koymak amacıyla genel iletişim modelini geliştirmiştir. Bu modelde Gerbner iletişim sürecini açıklarken algı ve aktarma boyutlarını temel almaktadır.

Bir başka iletişim modeli olan Westley ve Maclean’ın aracılanmış iletişim modelinde gönderici ve alıcı arasına neyin, nasıl iletileceğine karar veren üçüncü öğe eklenmektedir. Eklenen bu üçüncü öğe matematiksel modelde iletiyi aktaran aracı temsil etmektedir.

Riley ve Riley modelinde ise iletişimin toplumsal yanına dikkat çekilmiştir. Bu modele göre iletişimin en belirgin özelliği sosyolojik bir ortamda gerçekleşmesidir.

Suskunluk Sarmalı Modelinde ise farklı konular üzerinde toplumda azınlıkta kalan kişilerin kendi fikirlerini açıklamaktan kaçındıkları ve bu nedenle suskunluk sarmalına girdikleri ileri sürülmüştür. Bu kurama göre egemen düşüncenin dışında kalanlar, medya tarafından desteklendiklerinde görece daha fazla konuşma arzusu duymaktadır.

Bu modellerin gelişimiyle beraber kitle iletişim araştırmaları müstakil bir bilimsel disiplin haline gelmeye başlamıştır. Bu modeller başlangıçta yalnızca ileti aktarımını hedeflerken giderek karmaşık süreçleri kapsayan kuram, model ve araştırmalar haline gelmiştir.