Düzenleyici ve Denetleyici Kuruluşlar

Düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar işletmenin önemli hedef kitlelerinden birisini oluştururlar. İşletmeler açısından düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar üzerinde dururken yönetsel kuruluşlardan, bağımsız düzenleyici kurumlardan, sendikalardan, finansal aktörlerden ve sivil toplum kuruluşlarından bahsetmek gerekmektedir. İşletmenin bu aktörlerle ilişkilerin çeşitli kurallara uygun olarak düzenlenmesi ve bu düzenlemeye uygun bir şekilde işleyip işlemediğinin denetlenmesi gerekir. Yönetsel kuruluşlar yönetsel faaliyetleri yürütmek amacına yönelik olarak, yönetim hukuku esasları gözetilerek yapılandırılmış kuruluşlardır. Genel yönetim kuruluşları, yerel yönetim kuruluşları, hizmet yönetim kuruluşları, meslek kuruluşları, denetleme ve danışma kuruluşları ve özel hukuk yapılı kuruluşlar, bu başlık altında toplanabilir. İşletmelerin yönetsel kuruluşlarla ilişkilerinde amaçlarına ulaşmak için en sıklıkla başvurdukları yol lobiciliktir. Lobicilik, çeşitli örgütlerin amaçlarını gerçekleştirmek için hükûmet politikalarının kapsamını ve yönünü etkilemek için kullandıkları bir araç olarak görülebilir. Bağımsız düzenleyici kurumlar; geleneksel idari yapının dışına yerleştirilmiş, bağımsızlıkları güvence altına alınmış ve belirli sektörlerde düzeni ve hukuka uygunluğu sağlama ve müdahalede bulunma yetkisine sahip kuruluşlar olarak tanımlanabilir. Bağımsız düzenleyici kuruluşları işletmeler açısından önemli bir hedef kitle haline getiren üstlendikleri bir takım yetkilerin olmasıdır.

Sendikalar, çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözmek için kurulmuş ekonomik öğeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız örgütlerdir. Sendikalar, işletmenin çalışanlarıyla kuracakları sağlıklı iletişimin köprüsü olarak işlev görebilme potansiyelleri bağlamında işletmeler için büyük önem taşımaktadırlar.

Finansal aktörler işletmeler tarafından çoğunlukla göz ardı edilmekle birlikte esasında mutlaka göz önünde bulundurulması gereken hedef kitlelerdir. Özellikle örgütün mevcut durumu ve geleceğe yönelik stratejileri hakkında finansal hedef kitlelerle kurulacak iletişim, örgütün itibarı üzerinde olumlu etki yaratacaktır.

Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak eylemlilikte bulunan; politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle istihdam eden, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. İşletmelerin sivil toplum kuruluşlarıyla kurdukları ilişkiler genellikle kurumsal sosyal sorumluluk projeleri çerçevesinde gerçekleşmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk, isteğe bağlı iş uygulamaları ve kurumsal kaynakların katkıları aracılığıyla toplumun refahını iyileştirmek için üstlenilen bir yükümlülüktür. İşletmeler özellikle kurumsal itibar edinmek için, sivil toplum kuruluşlarıyla ilişkiler kurmakta ve iletişimlerini sürekli kılmaya gayret göstermektedirler. İşletme ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliği her iki tarafa da birçok faydalar sunmaktadır. İşletmeler, sivil toplum kuruluşlarıyla iş birlikleri ile itibarlarını arttırmakta, hedef kitlelerinin güvenini kazanmakta, çalışanlarını motive etmekte ve örgütte tutmakta, yeni pazarlara girebilmekte ve toplumdaki bilinirliklerini arttırabilmektedirler. Sivil toplum kuruluşları ise işletmelerle geliştirdikleri ilişkiler sayesinde ihtiyaç duydukları kalite ve beceride insan kaynağı elde edebilmekte, finansal sürdürülebilirliklerini sağlayabilmekte, daha profesyonel bir yönetim biçimine sahip olabilmekte ve bu bağlamda stratejiler geliştirip, uygulayabilmektedirler.