Kitle Toplumu Geleneği ve Kitle Kültürü
Kitle
Kavramının çıkışına bakıldığında, tarih içinde ve kuramsal yaklaşımlara göre değişen anlamları vardır. Kitle denildiğinde günümüzde sayısı belli olmayan insan çokluğu anlatılmak istenir. Kitle iletişimindeki kitle sayısı bilinmeyen izleyici, okuyucu, seyredici ve kullanıcıdır. Ekonomik anlamda kitle, bilinmeyen sayıdaki tüketicidir. Kültür bazında kitle, kültürü tüketenler ve dolayısıyla tüketimden geçerek üretim için gereksinimi üretenlerdir.
Kitle Toplumu
Endüstri devrimiyle ortaya çıkan kitle, iş bölümü, uzmanlaşma, meta üretimi, nüfus popülasyonunun kentlerde giderek artması, iletişim araçlarının gelişmesi ve işçi sınıfının haklarının genişletilmesiyle siyasal, ideolojik, ekonomik, bürokratik ve toplumsal sınıfların belirmesine neden olan bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Sanayi devrimiyle koşut olarak başlayan bilimsel ve teknolojik alandaki değişimler, kentsel yerleşme biçimlerinin ve buna bağlı olarak yeni yaşam şekillerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Kitle Kültürü
Kitle toplumu ve onun kültürel alandaki karşılığı olarak beliren kitle kültürü, temelde birbirinden ayırt edilemeyen ve birbirini tamamlayan iki kavramdır. Kitle kültürü, kitle toplumunu oluştururken, kitle toplumunda gerçekleşen eylemler veya anlamlar da kitle kültürünü oluşmasını sağlamaktadır.
Kitle toplumunda bireyler farklıymış gibi görünürler, ancak kitle kültürü bireyler arasındaki farkı gözetmeksizin, farkları yok ederek tek bir kültür üzerinden insanları aynılaştırır.
Popüler Kültür
Popüler kültür, başlangıçta Latince popularis ’ten türeyerek, halka ait anlamına gelen hukuki ve siyasal bir terimdir. Ama aynı zamanda aşağı ya da değersiz anlamı da vardır. Sonradan yaygın şekilde tercih edilen ya da çok “beğenilen”i ifade etmek için hesaplı bir çabayı gösterme anlamını da içermektedir. Ancak 19. Yüzyılda tanımında bayağı ve beğeni anlamlarıyla birlikte halk üzerinde güç kırmak isteyenler açısından değil, halk açısından olumlu anlam ihtiva eden bir kavram olarak perspektif değişikliği olmuştur.
Halk Kültürü
Halk kültürü, kaynağının halka dayandığı, sözlü ve kültürel öğeler barındıran kendi doğal çevresi içerisinde müdahale söz konusu olmaksızın halkın yaşam biçimlerine ve pratiklerine dayanan kültürdür.
Yüksek Kültür
Yüksek kültür, ciddi yazarlar ve sanatçılar tarafından üretilen, iyi eğitimli, meslek sahibi veya akademisyenler tarafından azımsanmayacak derecede yaratıcılık taşıyan, estetik ölçülere göre ortaya konulan ve bütün topluma uygun kültürü sağlamayı temele alan kültürdür.
Sanayi Sonrası Toplum
Sanayi sonrası toplum, sanayi devrimi sonrasında, iletişim teknolojilerinin hızlı şekilde gelişmesi sonucu “enformasyon”un topluma hâkim olduğu toplumsal bir dönüşümü ifade eder. Bu dönüşüm sanayi öncesi ve sanayi toplumunda insanların geçim kaynağı olan tarım ve fabrikaların yerini sanayi sonrası toplumda hizmet sektörüne bırakmıştır.
Sanayi sonrası toplum tanımını yapan düşünürler toplumu, sanayi öncesi toplum, sanayi toplumu ve sanayi sonrası toplum olmak üzere üç başlıkta ele alır. Sanayi öncesi toplum, doğaya insanın henüz fiziksel gücünden başka bir şeyle karşı koyamadığı, geçimin madencilik, orman işçiliğine dayandığı bir toplumu ifade eder. Coğrafi şartlar yaşam koşullarını belirler. Sanayi toplumu ise fabrika ve doğanın gücüne karşı makinelerin geliştirildiği, tekniğin ve aklın üstün olduğu bir varoluşu ifade eder. Uzmanlaşma, iş bölümü, hiyerarşi ve bürokrasi yanı sıra düzenlenmiş bir toplum yaşamından söz etmek olanaklıdır. Sanayi sonrası toplumda ise hizmet sektörü gelişmiştir ve bireyler arası ilişki ön plandadır.
Modern Kapitalizm Kültürü
Endüstri devrimiyle değişime uğrayan toplumda, bir yandan kentleşme, iş bölümü, uzmanlaşma, cinsiyet ve cinsiyete dayalı iş bölümü, yeni toplumsal sınıfların ortaya çıkışı, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin hızlı şekilde gelişimi ve teknolojik yeniliklerin hemen kabul görmesi, öte yandan dini görüşlerin zayıflaması ve kurumların etkisini yitirmeye başlaması modern kapitalist toplumların özelliklerini niteler.
Kitle Toplumu Ve Kitle Kültürü Üzerine Modernist Kuramcıların Görüşleri
Alexis De Tocqueville: Demokratik Devrim kavramıyla açıklamaya çalıştığı toplumun bu süreçte toprak aristokratları ve yoksul köylüler arasındaki sınıf farkının yavaş yavaş kalkmaya başladığını ve bu devrimin ilerleyişinde eşitlik ilkesine vurgu yapmıştır. Tocqueville’ye göre eşitlik ilkesinin gelişmesi özgürlük ilkesini dahi geri planda bırakmıştır.
Karl Marx: Marx, felsefi düşüncesini kapitalist sınıfın egemen değerlerini eleştiren bir yapıya dayanarak ortaya koyar. Marx, toplumu modern kapitalist sistem üzerinden değerlendirerek nerdeyse bütün düşüncelerini “yabancılaşma” kavramı üzerine tesis eder.
Friedrich Nietzsche: Nietzsche, kitle toplumu için kültürü tehdit edici bir unsur olarak bakar. Çoğunluğun temsili olarak gördüğü kitlenin kültürünü aşağı kültür olarak nitelendirir ve geniş yığın olarak gördüğü bu kitlenin yüksek kültür düzeyine ulaşmasının imkânsız olduğu görüşünü savunur. Nietzsche, kitle toplumunun oluşumunu gelişen işçi sınıfına bağlar ve kitleleşmenin yitip giden değerlerin ve kültürün çökmesinin nedeni olarak görür.
Oswald Spengler: Aydınlanma Dönemi’nin getirmesi beklenen olumlu değişimlerin aksi yönde gerçekleşmesiyle içinde bulunulan kültürün iddia edildiği gibi özgürleşme getirmediğini öne sürer. Çünkü sanayileşme sonrasında geleneksel toplum yapısının çözülmesi sonucu bireyciliğin ve kitle toplumunun ortaya çıkması söz konusudur.
Ortega Gasse t: Gasset, modern kapitalist toplumun ortaya çıkışıyla birlikte toplumsal yaşayış tarzıyla ilgili olarak eleştirilerini dile getirerek tek biçimleştirilmiş yaşamların ve geleneksel değerlerin yitirilmesine vurgu yapar. Demokrasi ile vaat edilenin tersine insanların ilgisiz ve sorumsuz şekilde hayata bakışlarını değiştirdiği noktasında görüşlerini dile getirmiştir.
Kitle Toplumu Ve Kitle Kültürü Yaklaşımından Medyaya Bakış
Kitle toplumun şekillenmesinde önemli role sahip olan ve özellikle 19. Yüzyılda iletişim alanında icat edilen telefon, telgraf vb. gibi kitle iletişim araçları, uzak mesafelere bilgi akışını sağlamasından dolayı bu ağı genişletmiştir.
Kitle iletişim araçlarından yayılan mesajlar veya üretilen gerçekler, seyircinin hayal gücünü körelttiği gerekçesiyle eleştirilir.