Basın Hukukunda Ceza Sorumluluğu

Basın, haber, bilgi ve kanaatlerin birden fazla kişi ve topluluğa iletilmesi olarak ifade edilen kitle iletişiminin önemli bir aracı olarak kabul edilmektedir. Bu anlamda basın, kişilerin dünyadaki gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalarını sağladığı gibi, düşünce ve kanaat sahibi olmalarını da sağlamaktadır.

Basın özgürlüğünün kötüye kullanılması h âlinde basın organlarının ceza sorumluluğu gündeme gelecektir. Basın özgürlüğü ile basının ceza sorumluluğu arasında hassas bir denge vardır. Hem basın özgürlüğü sağlanacak hem de basının kötüye kullanılmasına karşı önlemler alınacak, ceza sorumluluğu gündeme gelecektir. Ülkemizde basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla başta Anayasa olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Basın Kanunu ve bazı özel kanunlarda düzenleme yapılmıştır.

Basın kavramı iki farklı kavramı anlatmak üzere kullanılmaktadır. Birincisi terimsel olarak basın kavramını anlatmak için kullanılırken diğerinde ise insan unsuru bakımından bir tanım yer almaktadır. Türk Dil Kurumu basını; "Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü, matbuat" ve "Bu tür iş yerlerinde görevli kimselerin tümü" olarak tanımlamaktadır.

Basın özgürlüğü, görüş ve düşüncelerin basın yayın yoluyla açıklayabilme ve yayabilme hakkı olarak tanımlanmaktadır. Bir başka tanımda ise düşünce kanaatlerin serbest bir şekilde oluşması ve bu düşünce ve kanaatlerin basılması yoluyla iletilmesidir. Bilgi ve haberlerin basın yoluyla açıklanması özgürlüğü olarak ifade edilmektedir. Basın özgürlüğü, haber ve bilgilere ulaşma ve bunları yayma hakkı tanır. Aynı zamanda eleştirme hakkını içinde barındırır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde basın özgürlüğü ayrı bir hak olarak düzenlenmemiş olup ifade özgürlüğü başlığı altında incelenmektedir. Basın özgürlüğü, görüş ve düşüncelerin basın yoluyla açıklanması olarak tanımlandığına göre, ifade özgürlüğü başlığı altına ele alınmaktadır. AİHM'nin basın özgürlüğüne ilişkin ilk kararı 26 Nisan 1979 yılında Sunday Times/Birleşik Krallık davasındaki karardır. Yargı süreci devam ederken yayın yasağı verilmesinin, yargılama devam ederken yayın yapılmasının, basında yer almasının yargılama seyrini etkilemeyeceğine karar vermiştir. Mahkeme, bu tür yayınların mutlak bir tehlike oluşturması h âlinde yayın yasağı getirilebileceğini, aksi takdirde basın özgürlüğüne müdahale teşkil edeceği yönünde karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi; "Anayasa’nın “Düşünceyi Açıklama Ve Yayma Hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesine göre herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet, resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ya da verme serbestliğini de kapsar. Anılan maddede ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir." şeklinde karar vererek basın özgürlüğünün kapsamının geniş olduğuna vurgu yapmıştır. Düşünce ve ifadelerin, her türlü yollarla ifade edileceği, basın araçları da bunun bir göstergesi olduğunu ifade etmişti.

Basın suçu, hukuka aykırı eylemin basılmış eser yoluyla gerçekleştirilmesidir. Basılmış eser, hukuka aykırı fiilin gerçekleştirilmesinde kullanılmalıdır. O hâlde basın suçu dediğimizde basılmış eserin varlığı aranmaktadır. Yayın olması basın suçlarının bir unsurunu oluşturmaktadır. Basın suçlarında basılmış eserin aranması diğer suçlar bakımından ayrım noktasını oluşturmaktadır.

Basın suçlarının ayrı bir suç kategorisi oluşturması 1881 Fransız Basın Kanunu’na dayanmaktadır. Genel Ceza Kanunları'nda düzenlenen bazı suçların farklı unsurlar eklenerek Basın Kanunu'nda yeniden düzenlenmesi ayrı bir basın suçları kategorisini ortaya çıkarmıştır. Basın suçları ile diğer suçlar arasında fark bulunmamakla birlikte, basın araçları kullanılarak işlenmesi h âlinde basın suçları kavramı ortaya çıkmıştır. İkisi arasında suçun işleniş şekli, kullanılan araç ve ceza sorumluluğu yönünden farklar bulunmaktadır.

Basın suçu, basılmış bir eser ile ortaya çıkmaktadır. H âliyle eserde yer alan birtakım fikir ve düşünceler de suçun unsurunu oluşturmaktadır. O hâlde basın suçunun unsurları olarak suçun genel unsurları yanında basılmış bir eser, yayın ve yayının içerik unsurunu oluşturan fikrî içerik unsurudur.

Basın suçları basılmış eserin içeriğine ve basın düzenine karşı suçlar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Dar anlamda basın suçları, basın araç olarak kullanılarak işlenen suçları ifade etmektedir. Bir kanun bir fiili sadece basın yoluyla işlendiğinde cezalandırıyorsa dar anlamda basın suçundan söz edilir. Basın suçları, basın faaliyetinin yürütülmesine ilişkin olduğu için, basılmış eserin içeriğine ilişkin suçlardan farklılık gösterir. Basın düzenine ilişkin suçlar basının idari düzeninin sağlanması için getirilmiştir. Bu nedenle, basın suçlarında sorumluluk farklı esaslara tabidir. Basın düzenine ilişkin suçlar yayın yoluyla ortaya çıkmamaktadır. Yani basın düzenine karşı suçlar basılmış eserin içeriği bakımından önem taşımamaktadır. Basın idari düzenini ilgilendirmektedir.

Sorumluluk: 5187 sayılı Basın Kanunu’nun ceza sorumluluğunu düzenleyen 11/2. maddesine göre, süreli ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlarda eser sahibi sorumludur şeklinde hüküm getirilmiştir. O hâlde süreli yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumlu olmaktadır. Eser sahibi Basın Kanunu’nda tanımlanmıştır. Buna göre; “Eser sahibi: Süreli veya süresiz yayının içeriğini oluşturan yazıyı veya haberi yazanı, çevireni veya resmî ya da karikatürü yapanı” şeklinde tanımlanmıştır. Eser sahibi, yazıyı yazan, haberi yapan, resim veya karikatürü çizen kimse olmaktadır. Fiili gerçekleştiren eser sahibidir. Burada eser sahibi fikrî olarak eseri meydan getiren kişidir.

Kanuna göre, Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hâllerinde, sorumlu müdür kusurlu olup olmadığına bakılmadan sorumlu olmaktadır.

Dönemsel olmayan yayınlar dönemsel yayınlardan farklı olduğu için, sorumluluk da farklı olarak düzenlenmiştir. Basın Kanunu’nun 11/4 maddesine göre; “Süresiz yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hâllerinde yayımcı; yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması hâllerinde ise basımcı sorumlu olur.”