Basın Hukukunun Temelleri

Basın hukuku terimiyle, basın yayın faaliyetlerini, özellikle basın özgürlüğünü düzenleyen ve sınırlarını tayin eden hukuk kurallarının bütünü kastedilir. Genel düzenleyici işlemlerle basın yayın faaliyetlerinin bir kurala bağlanmasının tarihi, matbaanın icadı ile karşılaştırıldığında çok eski değildir. Tanzimat Dönemi ile birlikte Osmanlı Devleti kendi ülkesindeki basım faaliyetlerini bir düzene sokma ihtiyacı duymuş ve bir dizi düzenlemeyi peyderpey yürürlüğe koymuştur. Bu düzenlemeler arasında 1857 tarihli Matbaa Nizamnamesi, (“Kitap Tab’ı Hakkında Nizâmnâme” başlığını taşıyan) 1857 Te'lif Nizamnamesi, 1858 Ceza Kanunnamesi'ndeki düzenlemeler, 1864 Matbuat Nizamnamesi ve 1867 tarihli Kararname -i Ali sayılabilir.

Cumhuriyet Dönemi'nde çıkarılan ilk basın kanunu ise 1931 tarihli Matbuat Kanunu’dur. Kanun'un ilk şeklinde gazete çıkarmak için mülki amire beyanname vermek yeterli iken 1938’de yapılan değişiklik ile hem ruhsatname sistemine geçilmiş hem de para depo etme şartı getirilmiştir. 1931 tarihli Matbuat Kanunu’nun yerini 1950 yılında kabul edilen 5680 sayılı Basın Kanunu almıştır. Liberal basın özgürlüğü anlayışının genel ilkelerine önemli ölçüde yer veren bu Kanun, süreli yayınlarda izin sistemi yerine beyanname verilmesi usulünü benimsemesi, idareye tanınan yetkileri sınırlaması ve yayın yasaklarını asgariye indirmesi gibi özgürlükçü olarak nitelendirilen özellikler taşımaktaydı. 5680 sayılı Basın Kanunu 1950’den 2004 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.

5187 sayılı Basın Kanunu, 26.6.2004 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Basılmış eserlerin basımı ve yayımı konusunda Türkiye’de bugün bu Kanun uygulanmaktadır. Belirtmek gerekir ki Basın Kanunu, her türlü kitle iletişim faaliyetini değil, sadece basılmış eserlerin basımı ve yayımını kapsamaktadır.

Kanun, 2. maddesinde belli başlı kavramların tanımlarına yer vermiştir. Kanun'un uygulanmasında basılmış eser, “yayımlanmak üzere her türlü basım araçları ile basılan veya diğer araçlarla çoğaltılan yazı, resim ve benzeri eserler ile haber ajansı yayınlarını” ifade etmektedir.

Basın Kanunu, “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde kanunun uygulanmasında karşılaşılacak bazı kişi ya da süjeleri de tarif etmektedir. Bu kişiler arasında eser sahibi, yayımcı, basımcı, tüzel kişi temsilcisi gibi aktörler bulunmaktadır.

Basın Kanunu, kapsamına giren yayınları süreli yayınlar ve süresiz yayınlar olmak üzere iki kategori şeklinde tasnif etmiştir. Süreli yayınlar, belli aralıklarla yayımlanan gazete, dergi gibi basılmış eserler ile haber ajansları yayınlarını; Süresiz yayınlar ise belli aralıklarla yayımlanmayan kitap, armağan gibi basılmış eserleri ifade eder.

Kanun, süreli yayınları yayımlandıkları yer ve yayın periyodu sıklığına göre sınıflandırmıştır. Kanun'daki tanıma göre yayın türü , süreli yayınların yaygın, bölgesel ve yerel yayın türlerinden hangisinin kapsamında olduğunu belirtir. Süreli yayınların bu şekilde kategorize edilmesi, uygulanacak yaptırımların, yayının türüne göre belirlenmesi ve daha adil bir müeyyide tatbik edilmesi amacına da hizmet eder.

Kanunun uygulanması bakımından önemli süjelerden biri de sorumlu müdürdür. 5. madde uyarınca her süreli yayının bir sorumlu müdürü bulunur. Sorumlu müdür, süreli yayını yöneten ve eser sahibinin belli olmaması veya yargılanamaması gibi hallerde bu tür yayınlardan sorumlu olan kişidir.

Basım ve yayım faaliyetinde bulunacak olanların uymaları gereken yükümlükler ve yerine getirmeleri icap eden şartlar, idareye bu konuda verilen görev ve yetkiler, bir bütün halinde basının idari düzenine ilişkin kuralları oluşturur. Basın Kanunu, kapsadığı alanda faaliyet gösterecek olan kimselerden belirli formaliteleri yerine getirmelerine yönelik bazı mükellefiyetler öngörmüş, bunların hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesine adli para cezası verileceğini kurala bağlamıştır. Bu yükümlülüklerin başlıcaları; zorunlu bilgileri gösterme, süreli yayınlarda beyanname verme, her tür yayın için Cumhuriyet Başsavcılığına iki nüsha teslim yükümlülüğüdür. Bu yükümlülükler yayının içeriğinden değil, basının idari düzeninden kaynaklanmaktadır.

Basın Kanunu, kapsamına giren yayınlar sebebiyle suç oluşturan davranışlardan kaynaklanan ceza sorumluluğuna ve zarara yol açan fiillerden doğan hukuk (tazminat) sorumluluğuna ilişkin kurallara da yer vermiştir. Cezai sorumluluk, Kanun'un 11. maddesinde, hukuki sorumluluk ise 13. maddesinde düzenlenmiştir. Kural olarak süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.

Basın Kanunu, basının idari düzenine ilişkin suçların yanı sıra yapılan yayının içeriğinden kaynaklanan bir kısım suçlara da yer vermiştir. Kanun, cinsel saldırı, cinayet ve intihar olayları hakkında, haber vermenin sınırlarını aşan ve okuyucuyu bu tür fiillere özendirebilecek nitelikte olan yazı ve resim yayımlamayı da suç olarak düzenlemiş ve karşılığında adli para cezası öngörmüştür.

Kanun'un “Kimliğin Açıklanmaması” başlığını taşıyan 21. maddesi, süreli yayınlarda belirli kanunlarda cinsel dokunulmazlığa karşı işlenmiş fiillerin mağdurlarının kimliklerini, evlenmeleri yasaklanmış olan kimseler arasındaki cinsel ilişkiyle ilgili haberlerde bu kişilerin ve suça sürüklenen çocukların kimliklerini açıklayacak şekilde yayın yapanlar hakkında adli para cezasına hükmedileceğini düzenlemiştir.

Basın Kanunu, basılmış eserleri engelleme, tahrip ve bozma, süreli yayınların dağıtımını yapmama, süreli yayınlarda yayımlanmış içeriği kaynak göstermeksizin veya sahibinden izinsiz yeniden yayımlama gibi eylemleri de suç olarak düzenlemiştir.

Basılmış eserin, işlenmiş bir suçun delili olduğu gerekçesiyle el koyma işlemine tabi tutulması mümkündür. Basın Kanunu, basılmış eserler yoluyla işlenmiş suçlar hakkında dava açılabilmesi için dava süreleri öngörmüştür.