Makro Ekonomik Denge

Denge, farklı yönelişlerdeki iki ya da daha fazla değişkenin belli bir nokta veya düzeyde eşitlenmesi (kesişmesi, birleşmesi) dir. Makro ekonomik denge konusunda iki ana ekol bulunmaktadır. Bunlar; "Klasik iktisat" ekolü ve "Keynesyen İktisat" ekolleridir. Bu iki görüş arasında makro ekonomik denge konusundaki temel fark; Klasik iktisatçıların, dengenin her zaman piyasa şartlarında kendiliğinden sağlanacağını düşünmelerine karşılık, Keynesyen iktisatçılar piyasa şartlarının dengenin her zaman sağlanmasını garanti etmeyeceğini düşünmeleridir. Bu doğrultuda, Klasiklerde piyasada sürekli tam istihdam üretim dengesi olduğu için devlet müdahalesi öngörülmemektedir. Oysa Keynesyenler, piyasada dengesizlik olabileceğini ve bu dengesizliğin ancak devlet müdahalesiyle giderilebileceğini düşünmektedirler. Her iki ekolün özellikle arz ve talebin rolü konusunda farklılaştığı ve kısa dönem denge üretim düzeyinin belirlenmesine farklı baktıkları anlaşılmaktadır. Klasikler kısa dönemde üretim düzeyini iş gücü miktarının belirlediğini ve mümkün oldukça arzın artırılmasının yararlı olacağını düşünmektedirler. Çünkü onlara göre, nominal ücretler ve fiyatlar düşüş ve yükseliş açısından esnektir. Bu sayede de her arz mutlaka kendisine eşit bir talep bulmaktadır. Buna karşılık Keynesyenler ise, özellikle nominal ücretlerin aşağı yönde esnek olmasının zor olduğunu ve bu nedenle de arz - talep dengesinin her zaman kendiliğinden sağlanamayacağını düşünmektedirler. Onlara göre eğer ekonomide eksik istihdam dengesi varsa bu ancak talebin (harcamaların) artırılmasıyla tam istihdam dengesine yönelir. Talebin artırılması konusunda da devletin müdahalesini gerekli görmektedirler. Kısaca, klasikler arz ağırlıklı, Keynesyenler ise talep ağırlıklı bir algıya sahiptirler. Zamana bağlı olarak görülmüştür ki kimi dönemlerde klasik iktisadi politikalar daha yoğun uygulanmış ve etkili olmuş, bazı dönemlerde de Keynesyen iktisadi politikalar ekonominin dengesini veya istikrarını sağlamada etkili olmuştur. Örneğin, İktisadın bir bilim olarak kabul edilmesinin başlangıcı olarak kabul edilen 1776 yılında Adam Smith’in yazdığı “Milletlerin Zenginliği” adlı eserle uygulanan politikalar (Klasik İktisadi Politikalar)1929 yılında yaşanan “Dünya Ekonomik Bunalımı” na kadar etkili olmuştur. 1929 Bunalımına bağlı olarak John Maynard Keynes tarafından kaleme alınan “İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi” adlı eserle de “Keynesyen İktisadi Politikalar” denilen uygulamalar ön plana çıkmıştır. Günümüzde Türkiye’de uygulanan iktisadi politikalara ise “Karama Ekonomik Politikalar” denmektedir. Bunun sebebi, zaman zaman Klasik zaman zaman da Keynesyen politikaların uygulanmasıdır. Örneğin, 2018 yılında yaşanan döviz kuru dalgalanmalarını dengelemek için devlet ekonomiye çeşitli mali araçlar vasıtasıyla müdahalelerde bulunmuştur ki bu uygulamalar Keynesyen politikalardır. Dalgalanmaların olmadığı normal dönemlerde ise Klasik iktisadi denge politikaları yani devletin piyasaya müdahale etmediği yöntemler uygulanmaktadır. Kısacası; klasik İktisadi denge politikalarında; piyasa koşullarında otomatik denge, ekonominin sürekli tam istihdamda dengede olduğu, her arzın kendi talebini yaratması, ücret ve fiyatların esnekliği, ekonomiye devlet müdahalesinin gereksizliği ve paranın yansızlığı gibi politikalar uygulanırken, Keynesyen Politikalarda ise; her talebin kendi arzını yaratacağı, devletin eksik istihdam dönemlerinde ekonomiye müdahale etmesi gerekliliği, ücretlerin aşağı yönde esnek olmadığı, ekonominin çoğu zaman eksik istihdamda da dengeye gelebileceği gibi anlayışlar ön plana çıkmaktadır.