İdari Yargıda Dava Çeşitleri-IV
Tam Yargı Davasında Sorumluluk Esasları
Sorumluluk Kavramı
Hukuk kuralları kişiler için uyulması gereken emirler ve yerine getirilmesi gereken ödevler içerir. Emirlere uyulmaması, ödevlerin yerine getirilmemesi durumunda da bazı yaptırımlar öngörür. Bu yaptırımlara genel olarak “sorumluluk” adı verilir. Burada hukuki (mali) sorumluluk üzerinde durulacaktır.
İdarenin Hukuki Sorumluluğu
Genel anlamda “mal varlığı sorumluluğu” da denilen “hukuki sorumluluk”, bir kişinin başkasına zarar vermesi durumunda, bu zararı karşılamak mecburiyetinde olması demektir.
İdarenin hukuki sorumluluğu, idarenin davranışları sonucu bir zarar meydana geldiğinde, bu zararın idarece tazmin edilmesi demektir. İdarenin sorumluluğu (1) kusura dayalı sorumluluk ve (2) kusursuz sorumluluk şeklinde ikiye ayrılmaktadır.
İdarenin Kusura Dayalı Sorumluluğu
Genel anlamda kusura dayalı sorumluluk, kusurlu bir davranış (işlem- eylem) ile verilen zararın tazmin edilmesi sorumluluğudur. Kişi, kusurlu bir davranışı ile başkasına zarar vermiş ise, bu zararı karşılamak zorundadır.
İdare hukukunda kusur, “hizmet kusuru” şeklinde ifade edilir. Buradaki hizmet kamu tüzel kişilerinin üstlendiği eğitim, sağlık, ulaşım gibi kamu hizmetleridir. Hizmet kusuru ise, söz konusu kamu hizmeti kurulurken ve yürütülürken bir bozukluk, eksiklik veya aksaklık sebebiyle zarara sebebiyet verilmesidir.
Kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişindeki aksaklıklar, yani hizmet kusuru, “hizmetin kötü işlemesi”, “hizmetin geç işlemesi” ve “hizmetin hiç işlememesi” şeklinde ortaya çıkabilir. Bir başka ifadeyle idarenin yürütmekle görevli olduğu hizmeti gereği gibi yerine getirmemesidir.
Kusurun İspatıam Meselesi
İspat meselesi bakımından genel kural şudur. Kim bir şeyi iddia ediyorsa onu ispatlamakla yükümlüdür. Kusura dayalı sorumlulukta tazminat isteyen kişi, karşı tarafın bir davranışının olduğunu, bu davranışının kusurlu olduğunu, bu kusurlu davranış sebebiyle de bir zarara uğradığını ispatlamak zorundadır.
İdarenin teşkilat yapısı ve işleyişinin karmaşıklığı, hizmet kusurunun ispatını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle idare hukukunda bazen “kusur karinesi hâlleri” kabul edilmektedir. Bu bağlamda,
(a) Bayındırlık eserlerinden doğan zararlarda,
(b) Kamu hastanelerindeki sağlık hizmetlerinden doğan zararlarda,
(c) Hizmetin organizasyonundaki eksikliklerden kaynaklanan zararlarda kusur karinesi kabul edilmektedir. Kusur karinesinin kabul edildiği hâllerde, kişi hizmet kurunu ispatlama yükümlüğünden kurtulmakta; idare kusursuzluğunu ispatlama yükümlülüğü altına girmektedir.
Kamu Görevlilerinin Kişisel Kusuru ve Rücu: Kamu tüzel kişileri gerçekte olmayan hukuken var kabul edilen farazi kişiliklerdir. Kamu tüzel kişilerini görünür kılan, onun görevlileridir. Yani idare adına işlem ve eylemde bulunan gerçek kişilerdir. Başka bir ifadeyle hizmet kusurunu işleyenler, idarenin görevlileridir. Ancak bu davranışlar, kamu görevlisinin kendisine değil idareye yüklenmekte ve idare sorumlu tutulmaktadır.
Ancak kamu görevlilerinin hizmetten ayrılabilir nitelikte olan davranışlarıyla sebep oldukları zarar, onların kişisel kusurlarını oluşturur ve bu davranışlardan dolayı idare sorumlu olmaz. Kişisel kusur olarak kabul edilen hâller;
(1) Hizmetin tamamen dışındaki davranışlar,
(2) Suç niteliğindeki davranışlar,
(3) Kasti davranışlar,
(4) Ağır kusurlardır.
Rücu meselesi: Kamu görevlisinin hatalı bir davranışı ile meydana gelen zararın idare tarafından ödendikten sonra, söz konusu meblağın kamu görevlisinden istenmesine rücu denir.
İdarenin Kusursuz Sorumluluğu
Kusursuz sorumluluğun özellikleri:
(a) Kusursuz sorumluluk, kusura dayalı sorumluluktan sonra gelir.
(b) Kusur aranmadığı için zarar gören için daha elverişlidir.
(c) Her zarar değil, anormal ve özel nitelikteki zararlar tazmin edilir.
İdare hukukunda kusursuz sorumluluk ilkeleri belirlenerek bu ilkelere göre idarenin kusursuz sorumluğuna gidilmektedir. Bu bağlamda idare hukukunda kusursuz sorumluluk için
(1) Risk ilkesi gereğince sorumluluk,
(2) Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi gereğince sorumluluk şeklinde iki ilke kabul edilmektedir.
Risk İlkesi Gereğince Kusursuz Sorumluluk
Bu ilkeye göre, idarenin yürüttüğü ve bünyesinde risk barındıran faaliyetlerden kaynaklanan zararların, idarenin hiçbir kusuru olmasa da karşılanması gerekir. İdarenin öyle faaliyetleri vardır ki, faaliyetin kendisi tehlikelidir. Her an bir zarara sebebiyet verme riski bulundurmaktadır. Bu faaliyetler sebebiyle oluşan zararlardan idare kusursuz sorumludur. Meslekî riskler ve geçici olarak kamu hizmeti sunan kişilerin uğradığı zararlar bu kapsamdadır.
Kamu Külfetleri Karşısında Eşitlik İlkesi Gereğince Sorumluluk
Bazen idarenin hukuka uygun olarak yürüttüğü faaliyetlerden bazı kişiler, diğerlerine göre anormal bir zarara uğrayabilirler. İşte bu kişilerin uğradığı anormal zararların, hiç kusuru olmasa da idarece karşılanmasına, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi gereğince sorumluluk denilmektedir.
İdarenin Sorumluluğunun Şartları
İdarenin bir zarardan sorumlu tutulabilmesi için
1) İdari davranış,
2) Kusur,
3) Zarar ve
4) İlliyet bağı aranmaktadır.
Fakat kusursuz sorumluluk hâlinde kusurun varlığı aranmaz.
İdarenin Sorumluluğunu Etkileyen Hâller
Bazı hâllerde, idari davranış ile zarar arasına giren ve idarenin davranışı dışındaki olaylar nedeniyle, illiyet bağı ilişkisi zayıflar ya da tamamen ortadan kalkar. Mücbir sebep, beklenilmeyen hâl, zarar görenin davranışı ve üçüncü kişinin davranışı sebebiyle bir zararın oluştuğu hâllerde idarenin sorumluluğu bahsedildiği üzere ya zayıflar ya da etkileyen hâlin mahiyetine göre tamamen ortadan kalkar
Zararın Tazminine İlişkin İlkeler
İdarenin faaliyetlerinden meydana gelen zararın tazminine ilişkin temel ilkeleri de aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;
(1) Nakden tazmin ilkesi,
(2) Sorumluluk oranınca tazmin ilkesi,
(3) Taleple bağlılık ilkesi,
(4) Tam tazmin ilkesi,
(5) Zararın hesaplanma tarihi,
(6) Tazminata faiz.