Hukuk Sosyolojisinde Metodolojik Yönelimler
Bu bölümde hukuk sosyolojisinin metodolojik yönelimleri ele alınmıştır. Bu amaçla öncelikle bir bilim olarak hukuk sosyolojisinin bilimsel dayanakları değerlendirilmiş ve bunların sosyolojinin metodolojik yönelimleriyle ilişkileri ortaya konmuştur. Daha sonra ise hukuk sosyolojisinin bilimsel araştırma sürecinde yöneldiği bilimsel yaklaşımlara ve araştırma tekniklerine yer verilmiştir.
Hukuk sosyolojisi, hem kanun koyucuya hem de yargıca ihtiyacı karşılayacak hukukun yaratılmasında yardımcı olacak bilgileri sağlamak ve hukukun bir “sosyal bilim” olarak gelişmesinin imkanlarını oluşturmakla yükümlüdür.
Hukuk sosyolojisinin sosyal bir bilim olarak nitelenmesi, yalnızca onun içeriği ve amacıyla sınırlı değildir. Onun bilim olarak tanımlanmasındaki asıl ölçüt, bilimsel bilgiyi temele alması ve bunun için gerekli olan metodolojik yönelimlere sahip olmasıdır. Hukuk sosyolojisinin bilimsel kimliğini tanımlayan yöntem genel olarak sosyal bilimlerde kullanılanlardan hiç de farklı değildir.
Hukuk sosyolojisi, doğal olarak sosyolojideki yöntem tartışmalarından etkilenmekte ve buna bağlı olarak yeni anlayışlar ya da paradigmalara açık bir tutum sergilemektedir. Hukuk sosyolojisi, hukuku sosyal bir realite olarak ele alan, onu toplum yaşamının bir olgusu olarak kabul eden, diğer toplum olay ve olgularıyla olan ilişkisini inceleyen bir bilim dalı olarak kabul edilebilir.
Hukuk sosyolojisi, bilimsel anlamda sosyolojinin ana yönelimlerini paylaşır durumdadır. Dolayısıyla bilimsel dayanaklar açısından da sosyolojideki temel kabullerden yola çıkmaktadır. Sosyologlar bir ya da daha fazla teorik yaklaşım kullanabilecekleri gibi farklı araştırma yönelimleri de kullanabilirler. Bu yönelimler; ampirist anlayışla şekillenen pozitivist sosyoloji, insan eylemlerinin anlamlarına odaklanan yorumlayıcı sosyoloji ve düzen eleştirisini merkeze alan eleştirel sosyoloji olmak üzere üç biçimde tanımlanabilir.
Bu yaklaşımlar, ortaya attıkları bakış açıları yanında, sosyolojinin bilimsel araştırma sürecinde hangi metodolojik araçları kullanması gerektiğine dair soruya da farklı araçlar önererek sosyolojiye önemli katkılar yapmışlardır. Bu yönelimler, yalnızca sosyoloji için değil, hukuk sosyolojisi için de bir zenginlik kaynağıdır.
Sosyoloji, sosyal yaşamdaki değişim hızını yakalamak için hem kuramsal düzeyde hem de metodolojik yönelimler kapsamında kendisini sürekli yenilemek durumundadır. Bu yenileme çabalarının sonucu olarak sosyolojideki araştırmalar, nicel ve nitel olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Söz konusu ayrım, sosyal olguları niceliksel olarak (sayısal -istatistiksel) betimlemek için kapsamlı ölçümler yapmaya odaklanan (kantitatif) ve öznenin akıl yürütme ve karar verme süreçlerine yönelerek derinlemesine bilgiye ulaşmaya çalışan (kalitatif) yaklaşımlar şeklindedir.
Nicel araştırmalar, benzer tutumları sergileyen belirli bir nüfusun yüzdelerini ya da bir sosyal problemin boyutunu belirlemek amacıyla, özellikle sayılar ya da yüzdeler biçiminde sayısal -istatistiksel bilgiler üretmektedir. Nicel araştırma yapan sosyologlar, farklı durumlara ilişkin gözlemleri, metodolojik olarak kaydederler; sistematik bir şekilde sorular hazırlayıp bu soruları belirli kuralları gözeterek çok sayıda insana sorarlar.
Anlama konusuna odaklanan nitel araştırmalarda amaç, bir bütün olarak toplumun boyutunu ve biçimini ölçmek değil, insanların sosyal yaşam kalitesini kavramaktır. Odak gruplar, derinlemesine görüşmeler, örnek olay çalışması, doküman incelemesi, içerik analizi nitel araştırmalarda sıklıkla kullanılan tekniklerden bazılarıdır.