Hukuk Sosyolojisinde Çağdaş Yönelimler
Çağdaş hukuk sosyolojisi, onun düşünsel temellerini atan düşünür ve okulların oluşturdukları birbirinden farklı eğilim ve görüşler üzerinde, değişen koşul ve ihtiyaçlara cevaplar arayarak yükselmektedir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hızlı bir gelişim ivmesi yakalayan ve bağımsız bir disiplin olarak rüştünü ispat etme çabasına giren hukuk sosyolojisi, bu yolda oldukça önemli adımlar atmıştır. Yine de hukuk sosyolojisinin gelişimini tümüyle tamamladığı söylenemez.
Toplumlar ve toplumsal yaşam değiştikçe, hukukun anlamı, içeriği ve yöntemleri de değişmekte, hukuk sosyolojisi, bu değişimler nispetinde yeni yönelimler içine girmektedir.
Hukuk sosyolojisinin 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar gündeme getirdiği konulara, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren oldukça yeni sorun ve tartışma alanları eklenmiştir.
Çağdaş hukuk sosyolojisine yön veren temel tartışmalar çerçevesinde eleştirel hukuk çalışmalarından hukuk sosyolojisinin günümüzdeki merkezî tartışmalarında sıklıkla referans verilen Michel Foucault ile Jürgen Habermas’tan ve Feminist Hukuk Okulu'ndan bahsedebiliriz.
Köklerini Frankfurt Okulu’nun eleştirel düşüncesinden ve post-Marksizm’den alan eleştirel hukuk çalışmalarının hukuk anlayışı, başlangıçta liberal hukuk anlayışlarının ve sisteminin eleştirisiyle biçimlenmiştir.
Eleştirel hukuk teorisyenlerinin üzerinde durduğu eleştiriler, özellikle hukukun belirsizliği, hukukun tarafgirliği ve hukukun ideolojik niteliğidir
Eleştirel hukuk çalışmaları ekolünün düşünsel zeminini daha çok ABD’deki hukuk tartışmalarında önemli etkiler yaratmış olan Sosyolojik Hukuk Okulu ve Amerikan Realizmi'nin bazı fikirleri oluşturmuştur. Bu fikirlerden en önemlisi hukuku salt yasadan ibaret gören hukuk anlayışı yerine, hukuksal sürecin bir bütün olarak bir sosyal bilim disiplini olarak görülmesi gerektiğidir.
Eleştirel hukukçuların konuyu ele alışı, hukukun radikal bir biçimde çelişkili, tutarsız ve belirsiz olduğu yönündedir.
Eleştireller, hukuki belirsizlik ile meşruiyet arasında ilişki kurarken rızaya dayalı liberal hukuk devleti anlayışından hareket etmekte ve hukukun belirsizliği karşısında bu anlayışın geçerli olamayacağı sonucuna ulaşmaktadırlar
Hukukun tarafgirliği düşüncesi eleştirel hukukçuların kökenlerini Frankfurt Okulu ile post-Marksist görüşlere dayanan eleştirilerden gelir. Eleştirel hukuk çalışmaları bu yönleriyle Amerikan hukuk geleneği ve sosyal hayatı içinde önemli sayılabilecek bir yer etmiştir.
Foucault’nun özellikle modernliğin bireyi disiplin etme, cezalandırma ve itaat ettirmeye dönük içerimlerine ilişkin eleştirileri ile iktidar biçimlerinin hukuku nasıl söylem aracı hâline getirdiğine dair yorumları hukuk sosyolojisi için önemli açılımlar sağlamıştır. Foucault’nun panopticon kavramı da işte öznenin bu şekilde gözetim altında tutulması ve denetlenmesiyle ilgili olan ve modern gözetimin resmini çizen bir kavramdır.
Habermas’ın çağdaş hukuk sosyolojisine katkıları, daha çok onun kapsamlı bir teori olarak geliştirdiği İletişimsel Eylem Teorisi’nden ve bu teori aracılığıyla tanımladığı yaşam dünyası ve sistem dünyası kavramlaştırmalarından gelir. Habermas, ayrıca hukuksallaştırma ve kamusal alan analizi yapmıştır.
Feminizmi önceleyen hukuk çalışmalarından oluşan düşünsel gruba Feminist Hukuk Okulu adı verilmektedir. Feminist Hukuk Okulu eşitlik sorunu başta olmak üzere ataerkil normların hukuka yansımasının eleştirisini içerir.
Tıpkı feminist teoride olduğu gibi feminist hukuk teorisinde de farklı feminist yaklaşımlar vardır. Bunlar eşitlikçi, farklılık yanlısı, postmodern ve kültürel feminist hukuk teorileridir.