Haritacılığın Tarihi Gelişimi

Haritacılığın bugünkü modern seviyeye ulaşması, ilk insanların yerleşik hayata geçtiği tarih öncesi dönemlere dayanan uzun bir gelişme sayesinde olmuştur. Şüphesiz bu konudaki ilk örnekleri insanların yaşadıkları yerleşme alanları ile avlanma bölgelerini gösteren krokiler ile doğal mağaralarda bulunan resimler oluşturmaktadır. İlkel birer harita olarak algılanan krokiler, haritacılık tarihinin başlangıcı ve aynı zamanda ortak bir işaret dili olarak kabul edilmektedir.

Günümüzde tarih öncesi çağ haritalarına; mağara duvarı, kayalar, çanak-çömlek yüzeyi, deri, post, kemik ve taşınabilir eşyalar üzerinde rastlanılmaktadır. Zaman içerisinde Mezopotamya, Mısır, Çin, Pasifik adaları, Yunanistan, Meksika, Peru gibi Dünyanın birçok yerinde, kalıcı haritalar hazırlanmıştır. Bunlar; kil tabletlere, kaya parçalarına, papirüse, madenî levhalara, ketene veya ipeğe çizilmiştir.

Eski Çağın’ın en önemli medeniyet alanlarından biri olan Mezopotamya’da, ilk haritaların yapıldığı bilinmektedir. Yine bu çağda; Babillilerin ve Asurluların yanı sıra, Nil’in ortaya çıkardığı eski Mısır medeniyetinde, büyük bir uygarlığa sahip olan Çin’de ve Antik Çağ'ın, Doğu Akdeniz’deki büyük medeniyetlerinden birini kuran eski Yunanlılar ile Romalılar haritacılık alanında önemli başarılar göstermişlerdir.

Roma İmparatorluğu’nun son döneminde gerilemiş olan Eski Çağ kartografyası, bu çağda ülkelere ve zamana göre farklı devreler ve özellikler göstermiştir. Fakat bu çağın son yüzyılları ve kısmen Arap dünyası hariç tutulursa, Hristiyanlığın katı din taassubu yanında kilise ve ona bağlı engizisyon etkisi altında çok sönük bir ilmi gidişat sergilemiştir.

Kartografyanın ilerlemesi bakımından 15. yüzyıl, önemli bir geçiş dönemi olarak görülür. Öyle ki bu yüzyılda bilim ve yeni buluşlar, öncelikle Avrupa’da kilisenin etkisinden sıyrılmıştır. Kilisenin etkisi ile duraksamış hatta gerilemiş olan kartografya, Eski Çağ’ın fikir ve tekniğine tekrardan sahip çıkarak, yeni ve çok hızlı bir ilerleme yaşamıştır.

17. yüzyıl sonlarından itibaren kartografyada büyük değişiklikler olmuştur. Nitekim bu dönemde 18. yüzyılın İngiliz, Fransız ve Alman ekollerinde harita yapma sanatı, gelişen aletler ve bilgilerle gerçek kartografya ilminin tekniğine kavuşmuştur.

18. yüzyılda kartografya alanındaki ilerlemeler, teknik ve teknolojik gelişmeler sayesinde daha hızlı gerçekleşti. Bunun neticesinde, bu yüzyıla kadar kartografya âlemine yanlış olarak girmiş ve uzun zamanlar doğru diye defalarca kullanılan hatalar düzeltilmiştir.

Diğer taraftan, Avrupa’nın güçlü devletleri, ordularının yapacakları askeri hareketler için doğru ve detaylı haritalara ihtiyaç duyduklarından 18. yüzyıl ortalarından itibaren kendi harita servislerini kurmaya başlamışlardır.

19. yüzyıla gelindiğinde Dünya karalarında artık bilinmeyen yer hemen hemen yok sayılacak kadar azalmıştı. Diğer taraftan pek çok yeni gelişmeye ilave olarak, taş baskı metodunun gelişmesi, foto-klişe yapılması, renkli baskı tekniğinin bulunması kartografya alanında büyük ilerlemelere, basılan haritaların çoğalması ile ucuzlamasına imkân yarattı.

20. yüzyılda, bilim ve aynı zamanda öğretim alanında büyük ilerlemeler yaşanmış, coğrafya haritaları çoğalmış ve jeoloji ortaya çıkmıştır. Bu yüzyılda coğrafyanın gerçek ilmi hüviyetini kazanması, kartografyanın gelişmesine ayrı bir hız vermiştir. Ayrıca bu yüzyıl başlarında kartografya sahasında özellikle hava fotoğraflarının ortaya çıkması ile çok önemli bir dönem başlamıştır.

Günümüzde ise teknoloji, kartografiyi yavaş ve bazen de yorucu olan manüel bir süreçten, haritayı çizmek, verileri kaydetmek ve incelemek için bilgisayarların kullanıldığı otomatik bir sürece getirmiştir. Öyle ki son yıllarda bu teknolojilerinin kullanımı ile birlikte, kartografya adeta evrim geçirmiştir. Nitekim dijital ölçümler, uçaklar ve uydulardan edinilen fotoğraflar, otomatik veri toplama yöntemleri ve bilgisayar destekli kartografi, harita çizimlerinin gerçekleştirildiği akıllı yazılımlar her alanda harita yapımını kolaylaştırmakta ve hızlandırmaktadır.