Sinemada Sayısal Teknoloji Dönemi

Film Teknolojileri

Film üretim tarzlarından ilki pelikül üretim tarzını da içine alan analog teknolojiler, diğeriyse günümüzün dijital teknolojileridir.

Analog

“Analog kayıt” dediğimizde söz ettiğimiz şey, kaydedilenle gerçeğin birbirine benzemesidir. Geleneksel (konvansiyonel) sinema; analog üretim ve post - prodüksiyon teknikleri kullanarak, mekanik kameralı selüloit film şeridi üzerine kaydedilen filmlerdir.

Geleneksel sinemada kullanılan başlıca film formatları; 65 mm, 35 mm, 16 mm ve 8 mm’dir. 35 mm format, 1892’de Thomas Edison ve William Dickinson tarafından geliştirilmiş ve dünyada en çok kullanılmış film formatıdır

Teknoloji geliştikçe, ortaya daha ucuz ve hızlı bir seçenek olarak analog video çıkmıştır. Analog video kamera, ışık ve gölgeyi elektriksel bilgiye çeviren bir cihazdır.

Dijital

“Dijital” (sayısal) kavramı bilgisayarların bilgiyi işleme yöntemidir. Bu süreçte, her türlü bilgi (ses, görüntü vb.) “1”ler ve “0”lardan oluşan birtakım dizinlere indirgenir ve bilgisayarların bilgiyi işlemesi, kopyalaması ve kurgulaması için gereklidir. Sayısal görüntünün yapı taşı piksel denen noktalardır. Görüntünün boyutu ve kalitesini ifade eden çözünürlük, bu piksellerin sayısıyla belirlenir.

Sayısal (Dijital) Sinema

Geleneksel sinema, setlerin, oyuncuların, sanat yönetiminin, sinematografinin vb. kullanımıyla filme alınacak fiziksel gerçekliğin düzenlenmesi ile ilgiliydi. Dijital film yapımında ise, çekim görüntüleri artık son nokta değil, bir sahnenin son halinin verileceği bir bilgisayarda üzerinde değişiklik yapılabilecek bir ham maddedir.

Dijital Sinemanın Gelişimi

1976’da Dolby Laboratuvarları, Dolby Stereo'u (veri ve ses sıkıştırma teknolojileri) piyasaya sürer. 1977’de George Lucas “Yıldız Savaşları” (Star Wars), Steven Spielberg ise “Üçüncü Türden Yakınlaşmalar” (Close Encourters of the Third Kind ) filmlerinde özel efektler kullanır. 1980’lerde kişisel bilgisayarlar hem güç hem de hız açısından gelişir ve filmlerde sıklıkla kullanılmaya başlar. 1987 yapımı Peter del Monte’nin yönetmenliğini yaptığı “Julia and Julia” filmi dijital devrimi başlatan ilk filmdir. Sony'nin Yüksek Çözünürlüklü Video Sistemi (HDSV) ile çekilmiş olan film, o dönem sinema salonlarında bu tekniği gösterecek olanaklar oluşmadığından, 35 mm’ye dönüştürülerek dağıtılır.

1992’de dijital sinemanın ilk halk gösterimi, Sony Pictures Entertainment tarafından yapılan Barry Levinson yönetmenliğindeki “Bugsy” filmidir. 1995 yılında, yönetmen George Lucas’ın şirketi Pixar tarafından tamamen CGI (Bilgisayar üretimli imgeleme) kullanılarak yapılmış ilk animasyon filmi “Oyuncak Hikayesi” (Toy Story) dir.

1999’da Lucas Films ve 20th Century Fox'un ilk filmi “Yıldız Savaşları: Bölüm 1-Gizli Tehlike” (Star Wars: Episode 1 -The Phantom Menace) dijital yapım olarak salonlarda sergilenen ilk büyük sinema filmidir.

2002’de dijital sinema standartlarını oluşturmak amacıyla, Dijital Sinema Girişimleri ((DCI:Digital Cinema Initiatives) kurulmuştur. Bu oluşumla dijital sinemanın üretim, gösterim ve dağıtım süreçlerinde çıkacak sorunların önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla DCP (Digital Cinema Package/Dijital Sinema Paketi) olarak adlandırılan gösterim formatı kabul edilmiştir. DCP, dijital sinemalarda gösterilmek üzere hazırlanmış video, ses ve altyazıların bir araya getirildiği bir paketleme şeklidir.

2005 yapımı “Chicken Little” 3 boyutlu ve CGI (bilgisayar üretimli imgeleme) kullanılan ilk animasyon filmidir. 2009’da James Cameron yönetmenliğinde çekilen “Avatar” filmi, ilk 3 boyutlu sinema filmi olmaz özelliğini taşımaktadır.

2013’te yönetmen Martin Scorsese tarafından çekilen ve tamamen dijital olarak dağıtılan ilk film “Para Avcısı"dır.

Dijital sinema, tüm dünya sinemalarını olduğu gibi, Türk sinemasını da etkilemiştir. 2002’de Türk Sineması’nın ilk dijital filmi kabul edilen, Ümit Ünal’ın, “9” filmi DV formatta çekilmiştir.

Dijital Sinema İş Akışı

Dijital sinemanın iş akışı üretim, dağıtım ve gösterim aşamalarını içermektedir.Üretim: Dijital kamera ile çekilen ya da CGI (bilgisayar ortamında oluşturulan görüntü ve sesler), hard diskler ya da bellek kartları ile bilgisayar ortamına taşınır.

Dağıtım: Dijital Sinema Dağıtım Kuşağı (DCDM -Digital Cinema Distribution Master) bir paket olarak gerçekleşir. Veriler taşınabilir bellek, uydu, internet ve ağ teknolojileri, sabit ve optik diskler aracılığıyla sinema salonlarına gönderilir.

Gösterim: sıkıştırılarak kodlanan veriler çözülür ve dijital projeksiyonla filmin gösterimi gerçekleştirilir.

5. Son olarak dijital sinemanın formülünü şu şekilde tanımlayabiliriz:

Dijital sinema = Canlı çekim + boyama + görüntü işleme + kompozisyon + 2 boyutlu bilgisayar animasyonu + 3 boyutlu bilgisayar animasyonu

Dijital Sinemanın Avantajları ve Dezavantajları

Dijital Sinemanın Avantajları

Farklı anlatım tarzları yaratmak açısından dijital kam eralar kolaylık sağlar.

35 mm ham filmin maliyeti yüksektir. Fakat dijital kameralarda hard diskler defalarca kullanılabilir.

35 mm film gösterildikçe filmin görüntü kalitesinde düşme olur. Dijital film her gösterimde aynı yüksek kaliteyi korur.

Dijital kameralar daha sessiz çalıştığı için, oyuncunun performansını olumsuz etkilemez.

Dijital kameralarda monitörde çekilen görüntü yönetmen ve oyuncular tarafından geribildirim almak için izlenebilir.

Dijital Sinemanın Dezavantajları

Analog film tabanlı kameraların, dış mekân /gün ışığı çekimlerinde dijital kameralardan daha iyi olduğu kabul edilmektedir.

Dijital teknolojiler bağımsız ve küçük bütçeli filmler için bir avantaj olsa da; yüksek bütçeli işler için analog teknolojilerin aksine çok daha masraflı olmaktadır. Dünyanın en pahalı filmleri dijital dönemde üretilmiştir.