İş Sağlığı ve Güvenliği
İş sağlığı ve güvenliğinin tanımı Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından şu şekilde yapılmıştır : "İş sağlığı, bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hâllerini sürdürme ve daha üst düzeylere çıkarma çalışmalarıdır."
Uluslararası çalışma örgütü (ILO), çalışma hayatının kanuni, ekonomik, işletme ve sağlıkla ilgili konularında çalışmakta ve kendisine üye devletlerin katkısıyla çıkardığı çok taraflı sözleşmeler, tavsiye kararları ile çalışma hayatının milletlerarası seviyede düzenleyicisi olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) uluslararası düzeyde iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda çalışmaları olan diğer önemli bir kuruluştur.
İş sağlığı ve güvenliğine yönelik Türkiye'de 1945 yılında, İşçi Sigortaları Kanunu'nun yayınlanması ile çalışanların sosyal güvenliklerine ilişkin ilk mevzuat ortaya çıkmış ve’’ Çalışma Bakanlığı" kurulmuştur. Takip eden yıllarda 4857 sayılı iş kanunu (2003) ve son olarak da 6331 sayılı iş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30.06.2012 tarihinde yürülüğe girmiştir.
İşletmedeli çalışma koşullarının iyileştirilmesi, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltarak maliyetlerin düşmesini ve ürün artışlarıyla birlikte verimliliğin artmasını, üretimde etkenliğin sağlanmasını sağlayacaktır.
İş sağlığı ve güvenliği anlayışı; iş ile çalışanlar arasında uyumun sağlanmasına, çalışma ortamında sağlığı tehdit edebilecek etkenleri bertaraf etmeye, meydana gelen iş kazalarını ve meslek hastalıklarını tespit ederek işçilerin tedavi olmalarına, karşılaşılan zararların derecelerini objektif ve bilimsel yollarla belirleyip değerlendirilmesine, çalışanların iyilik hâllerinin bedenen, psikolojik ve sosyal yönden maksimum seviyeye çıkarmaya, işletmelerde yeterli düzeydeki güvenlik tedbirleri ile işçilerin yanında işletmeyi ve çevreyi korumaya yardımcı olacaktır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulama İlkeleri: Uygun işe yerleştirme, iş yeri risklerinin saptanması, iş yeri risklerinin kontrolü, aralıklı kontrol muayeneleri, iş yerinde sağlık ve güvenlik hizmeti sağlanması, sağlık ve güvenlik eğitimidir.
İş kazalarını DSÖ ve ILO şu şekilde tanımlar; iş kazası asla önceden planlanmamış olan , bazen kişisel yaralanmalara ya da ölümlere neden olan, bazen de makine, araç ve gereçlerde meydana gelen hasar ile, üretimin ise bir süreliğine ya da tamamen durmasına yol açan olaylardır.
Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için birtakım unsurlar gerekmektedir: Kazayı geçiren işçinin sigortalı olması, sigortalının iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde bulunması, olayın işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle meydana gelmesi, kaza ile sonuç arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması, kaza sonucu bedence veya ruhça zarara uğradığının tespiti ve tüm bu unsurların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir.
A grubu meslek hastalıkları: Kimyasal nedenli oluşan meslek hastalıkları, B grubu meslek hastalıkları: Mesleki deri hastalıkları, C grubu meslek hastalıkları: Toz kaynaklı ortaya çıkan mesleki solunum sistemi hastalıkları, D grubu meslek hastalıkları: Mikro organizmalar nedenli mesleki bulaşıcı hastalıkları, E grubu meslek hastalıkları: Fizik etkenlerle meydana gelen meslek hastalıklarıdır.
Anemi kurşun zehirlenmesinin en çok bilinen bulgusudur.
Kurşun merkezi sinir sistemi ve periferik sinir sistemi bulgularına neden olur.
Silis tozunun akciğerlerde depolanması ve çevresinde fibrotik reaksiyona yol açmasıyla silikozis hastalığı oluşur.
Silis tozlarına bağlı pnömokonyoz, akciğer kanseri ve mezotalyoma görülebilir.
Silikozis meydana gelmesi için belirlenen yükümlülük süresi en az 3 yıl olarak belirtilmektedir.
Karbonmonoksit zehirlenmesi, bu gazın hemoglobine olan yüksek afinitesinden kaynaklanmaktadır.
İşitme kaybının meydana gelmesi için en az 2 yıl süre ile gürültülü ortamda bulunmuş olmak gereklidir. Ancak gürültü düzeyinin sürekli olarak 85 desibel veya daha üzerinde olduğu ortamda 30 gün içinde de işitme kaybının gelişebileceği kabul edilmektedir.
Türkiye'de meslek hastalıkları yönünden yanıltıcı bir iyilik durumu söz konusudur. Meslek hastalıklarının sayısının az olmasının başlıca nedeni bu hastalıkların tanısının konulamamasıdır.