İktisadi Hayatla İlgili Problemler III

İslam anlayışına göre faiz ile riba arasında sonucu etkileyecek çapta bir ayrılık bulunmamaktadır. Faiz Kur’an ve Sünnet’te yer alan ribâ’nın Türkçesidir. Konuyla ilgili ayet ve hadislerden de anlaşılan budur. Buna göre hem faiz hem de riba haramdır. İslam, faizi/ribayı bir zulüm olarak değerlendirmiş olup bu zulmün sermaye sahibinden ya da sade vatandaştan gelmesi sonucu etkilemeyecektir. Bunun gibi verilen borç karşılığında alınacak fazlalığın/faizin oranı da önemli değildir. Buna göre, “faizli kredilerde normal piyasanın üstünde ya da ilgili kanunların önerdiği oranın üstündeki fazlalık ribadır; altındakiler faizdir ve İslam ribayı yasaklamıştır. Ancak faizi yasaklamamıştır.” gibi bir tartışma anlamsız kalmaktadır.

Günümüzde bazı mahfillerde tüketim amacıyla verilen krediden faiz alınmayacağı; ancak üretim amacıyla alınan krediden faiz alınabileceği şeklindeki yaklaşım da İslam’ın faizi yasaklama gerekçesiyle çelişki arz etmektedir. İslam faize bir ekonomik olgu olarak makro planda bakarken, maalesef araştırmacıların birçoğu konuya kredi alan ve veren açısından bakmakta, özellikle de konuyla ilgili birkaç rivayeti ve birkaç dramatik sahneyi hep canlı tutarak faizin yasaklanmasında güdülen maksadın ve dolayısıyla haram kılınan faizin kapsamının günümüze aktarılmasında hatalar yapılmaktadır.

Günümüz toplumlarının özelliklerinden biri para yerine kredi kartı bulundurmasıdır. Kredi kartı ihraç eden banka ile kart hamili arasında, kart hamili ile esnaf ve esnaf ile banka arasında hukuki ilişkiler mevcuttur. Bu nedenle, kart kullanmak fıkhen de mümkün olmakla birlikte, özellikle kartla ATM’lerden borç/kredi almak zaruret/ihtiyaç dışında uygun değildir. Zira bankalar çekilen paraya günlük faiz uygulamaktadır.Ancak kredi kartlarıyla alışveriş yapılması ya da hizmet satın alınması ve ödeme gününde borcun ödenmesi halinde kart kullanılması dini bir sorumluluk doğurmaktadır. Bankaların kart hamilinden anlaşmalı olarak kart ücreti almaları; esnaftan yine anlaşmalı olarak her işlem karşılığında komisyon almaları caizdir. Kartların tüketim çılgınlığı oluşturmaları, kartlarla yapılan işlemlerin kartı ihraç eden faizli bankalara destek anlamına geleceği gibi hususlar ayrıca değerlendirilmesi gereken yönlerdir.

Çağdaş toplumlar sosyal güvenlikte ticari sigortalara büyük bir alan ayırmak ve ticari sigortaları bir nevi ticari kurumlar olarak görmektedir. Sigorta fikri karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma anlayışına dayanmaktaysa da sonraları sigortalar birer ticari kuruluşlar şeklinde yapılandırılmışlardır.

Hayli geç bir dönemde sigorta kurumlarıyla karşılaşan İslam âlimleri, sigortanın klasik dönemdeki sözleşmelerden bazılarıyla benzerliği

olsa da yeni bir sözleşme olduğunu benimsemişlerdir. Ancak bu yeni sözleşmenin klasik fıkıhta bir sözleşmeyi ifsad eden olgular olarak niteledikleri birçok şeyin sigortada da bulunduğu gerekçesiyle, mevcut ticari sigortaların meşru olmadığını savunmuşlardır.

Ticari sigortayı caiz görenler de caiz görmeyenler de günümüz toplumlarında sosyal güvenliği sağlamak maksadıyla hususi Sigortalara ihtiyaç bulunduğunu kabul etmektedirler. Karşı çıkanların yoğunlaştığı husus, bu kurumların ticari birer sektör hâline gelerek gerçekten özünde olması gereken yardımlaşma anlayışından Sigortaların uzaklaşmış olmalarıdır. Bu âlimler aynı zamanda ticari sigortalarda bu sözleşmeleri ifsad edecek düzeyde yasak unsurlar bulunduğunu savunurken karşı görüşü benimseyenler, söz konusu unsurların mevcudiyetinin kesin olmayıp tartışılabileceğini ya da eleştirilen unsurların sigortanın özüyle ilgili olmadığını savunmaktadırlar. Ticari sigortalara karşı çıkanlar, toplumların ihtiyacı olacak sigotacılığın karşılıklı yardımlaşma sigortaları ile giderilebileceği kanaatindedirler.