İktisadi Hayatla İlgili Problemler I
İslam, insanların dünya ve ahiret saadeti için gönderilmiştir. Din insanlara meşakkat olsun diye gönderilmemiştir. İnsanlar, ihtiyaç duydukları eşyayı peşin olarak alma imkânı bulamadıklarında, vadeli alışveriş yaparak bunları edinmeleri mümkündür. Vadeli satışta eşyanın vade farkı konularak satılması, faizli işlem değildir. Zira vadeli satışta belirlenen fiyatın, satılan maldan bir karşılığı bulunmaktadır. Faizli işlemde ise faiz olarak nitelendirilen farkın, borç ya da mal tarafından bir karşılığı bulunmamaktadır.
Alışverişte aslolan karşılıklı rızadır. Bunun için satılan malın belli olması, zamanında tesliminin mümkün olması, fiyatında anlaşılmış olması gibi kriterler önem taşımaktadır. Alışveriş esnasında, satım konusu malın esnafın elinde olmaması, müşteriye teslim etmede bir risk doğurabilecektir. Satışı yapılan malın henüz imal edilmemiş olması ya da bina edilmemiş olması gibi durumlarda ise bu risk daha da büyük olabilecektir. İşte âlimlerimiz satılan şeyin müşteriye tesliminde yaşanabilecek riskin azlık ya da çokluk durumuna göre, esnafın elinde mevcut olmayan şeyin satışı hususunda farklı görüşler belirtmişlerdir. Bu görüşlerin ortak yanı; malın müşteriye teslimi ciddi bir risk içermeyecekse henüz mevcut olmayan ya da esnafın elinde bulunmayan şeyin satışının caiz olacağı, aksi durumda ise satışın caiz olmayacağı şeklindedir. Buna göre, günümüzde fabrikaların kampanya yaparak katalog üzerinden mal satmaları sünnette yasaklanan satış kapsamına girmeyecektir.
Mal deyince akla gelen, elle tutulup gözle görülen ve insanların kendisine rağbet edip ihtiyaç anı için biriktirdikleri eşya akla gelse de zaman içinde soyut varlıklar da mal kapsamına girmişlerdir. Buna göre, ekonomik değeri olan her şey, maddi bir cismi olsun ya da olmasın, mal olarak nitelendirilmiş olup haklar ve menfaatler de bu kapsama dâhil edilmiştir. İslam fıkhında, ilk dönemler satışa konu olabilecek şeyler sadece maddi varlığı bulunan mallar olarak sınırlandırılmışken; sonraları maddi varlığı olmayan şeyler de bu kapsama dâhil edilmiştir. Son duruma göre, naslarda açıkça yasaklanmamış olan, toplum düzenini bozucu olmayan her mal, hak ve menfaatlerin satışı caizdir.
İslam, ticaret alanında genel prensip olarak, naslarla yasaklanmamış olan her şeyin ticaretinin caiz olduğunu benimsemekle birlikte, ferde veya topluma zararları olması sebebiyle bazı ticaret şekillerini yasaklamıştır. Bunlar istisna kabilinden özel durumlar olup genel serbestliğin yanında çok az denebilecek sayıda ticaret şekilleridir.
İslam, ticaret malının fiyatını belirleme hususunu piyasalara bırakmış; “Malın fiyatını piyasası belirler.” şeklinde bir ilke edinmiştir. Buna göre, İslam fıkhı kişilerin kârları ile ilgilenmez. Ancak, piyasadaki istikrarın sağlanması; tekelleşmenin kırılması ve gerek malın gerekse müşterinin piyasaya inmesi önündeki engellerin kaldırılmasında İslam Devleti'nin etkisi görülür. Yani ticarette, kârın üst sınırı yoktur. Ticaret ahlâkına sahip esnaf, uygun bir kârla satış yapar; bundan hem kendisi hem de müşteri memnun kalır. Malın piyasa fiyatı belirlendikten sonra esnaf, piyasada benzeri bulunan bir malı aşırı bir fiyatla satacak olursa İslam bunu hoş görmez ve müşteriye malı iade etme, alışverişi bozma gibi farklı haklar tanır. İslam, ticarette şeffaf olmayı, kanaatkâr olmayı, müşteriyi aldatmamayı ve yalan konuşmamayı tavsiye eder.