Tıbbi Uygulamalarla İlgili Problemler I

Günümüz tıbbi -hukuki meselelerinden bazılarını doğum kontrolü, kürtaj, suni döllenme, taşıyıcı annelik ve genetik kopyalama gibi konuları oluşturmaktadır.

Bunlardan kürtaj, fakihleri bir hayli ihtilafa düşürmüştür. Anne karnında 120 günlük olduktan sonra cenini düşürmek veya tıbbi bir ameliyatla aldırmak dinimizde asla caiz değildir. 120 günün ölçü alınmasının sebebi, naslarda zikredilen bundan sonra ona "Ruh üflenmesidir." Kendisine ruh üflenmiş olan cenin artık tam bir canlıdır ve düşürülmesi bir cinayettir. Ne var ki bazı İslam hukukçuları embriyonun ilk teşekkülünden itibaren ceninin canlılığının başlamış olduğunu kabul ederler. Bir taraftan Kur’an'da insanların ruh hakkında hiçbir zaman bilgi sahibi olamayacağı bildirildiği için bizim ruhu delil olarak alamayacağımız kesinken, diğer taraftan bugün elde mevcut olan ayrıntılı tıbbi bilgilere göre spermin, ana rahminde kadın yumurtasıyla birleşip döllendiği andan itibaren ayrı bir canlılık ve bütünlük kazandığı bilinirken böyle bir canlıyı ortadan kaldırmak tam manasıyla bir çocuk düşürme ve bir cinayettir. Aslında klasik fıkıh kitaplarında bu gibi cinayet ifadeleri sık sık kullanılırken bir de 120 günden bahsedilmesi, hangi safhada olursa olsun çocuk düşürmeyi, bir cinayet yani tam bir adam öldürme olmaktan çıkaramaz. Diğer taraftan kürtajın bir doğum kontrol usulü olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Sadece belli şartların varlığı hâlinde geçici olarak hamileliğe mani olmak caizdir.

Suni döllenmeye gelince bu, normal yolla çocuk sahibi olamayan karı-kocanın kendi spermleriyle olmak şartıyla çocuk yapma yolu olarak caiz görülmüştür. Ancak doğacak çocuğun kaş veya göz rengini değiştirmek gibi zaruri olmayan işlere girişmek veya taşıyıcı annelik yapmak caiz değildir.

Klonlama ise iki şekilde yapılır: Birincisi, DNA'dan temizlenmiş yumurta hücresine vücudun bir hücresinin çekirdeğinin nakledilmesiyle yapılan kopyalamadır. İkincisi, zigot (nutfe) hücrelerinin özelleşmesinden evvel yumurtanın bölünmesiyle bir veya daha fazla canlı yaratık elde edilmesidir. İşte yapılan bu gibi ameliyeler tam veya eksik birer yaratma değildir. Yaratıcı, ancak Allah’tır. Kullar yalnız onun yarattıkları üzerine işlem yapabilirler. Klonlama ile ıslah çalışmaları, tedavi veya ilaç veya doku üretimi yapılabilir. Yalnız insanlık için zararlı olan şeyler yapılamaz. Hele insan kopyalama hiç yapılamaz. İçinde bulunduğumuz çağda, İslam Hukuku'nu ilgilendiren tıbbî meselelerin başında şunlar yer almaktadır:

Tüp Bebek

Bu yolla erkeğin menisi (spermi) ile kadının yumurtası uygun iç veya dış ortamda döllendirilir ve daha sonra kadının rahmine yerleştirilerek hamile kalması ve doğuma hazır hâle getirilmesi temin edilir.

Tüp bebek işinde sahih bir nikâhla evlenmiş olan karı -kocanın üreme hücrelerinin aynı karının rahmine yerleştirilmesi ve kadının hamile kalması esastır.

Gerek tüp bebek yoluyla gerekse suni döllemeyle çocuk sahibi olmakta herhangi bir sakınca yoktur. Ne var ki bunda evli olan karı -kocadan, kocanın menisi ile karısının yumurtasının alınması ve hamileliği de karının yapması mecburidir ve ancak bu yolla câiz görülebilir.

Bu usulün ancak karı ile kocanın normal birleşme sonucu hamile kalma imkânının bulunmadığı hallerde istisnai bir çözüm yolu olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Aynı şekilde sperm bankası oluşturmak da dinen ve ahlaken olduğu gibi insan psikolojisi, içtimai değerler, doğacak çocuğun hakları bakımından da menfi neticeleri olan bir uygulamadır.

Taşıyıcı Annelik

Herhangi bir yolla çocuk sahibi olamayan sahih bir nikâh ile evli kocadan alınan sperm ile karısından alınan yumurta hücrelerinin laboratuar ortamında oluşturulan embriyolarının başka bir kadının rahmine yerleştirilmesine taşıyıcı annelik denir.

Sahih bir nikâhla evli olanların dışında herhangi bir erkeğin spermi ile kadının yumurtasının, hariçte döllendirilerek ister aynı kadının isterse başka bir kadının rahmine yerleştirilerek çocuk elde edilmesi, hukukî, ahlaki, dinî, içtimâî ve ruhî birçok sakınca ve mahzuru beraberinde taşımaktadır. Bu sebeple taşıyıcı anneliği dinimiz caiz ve mümkün görmemektedir.

Diğer bir mesele de bir kimsenin iki karısı olduğunda kocanın spermi ile çocuğu olmayan karısının yumurtası aşılanarak teşekkül eden embriyo öbür karısının rahmine yerleştirilerek çocuk sahibi olunmak istendiğinde ortaya çıkmaktadır. Caiz olabilir gibi anlaşılacak olan bu uygulama da çocuğun gerçek ve öz annesinin hangi karının olacağı konusunda kesin bir bilgi olmadığından çelişki doğurmaktadır.

Doğum Kontrolü

Şahsî açıdan:

Azil, erkeğin karısıyla buluşması esnasında spermini (menisini) dışarıya dökmesidir. Bu usul, Allah Resulü tarafından yasaklanmamıştır.

İslam hukukçuları azli caiz ve serbest görmüşler, bunu karı-kocanın rızasına bağlamışlardır.

Sünni ve Şii mezhepler arasında bu durumlarla ilgili olarak fazla bir görüş ayrılığı yoktur. Ancak Zahiri mezhebinden İbn Hazım azlin haram olduğunu ileri sürmüştür.

Kadının üreme organına hamileliğe engel bir maddenin konması, ilaç alınması, prezervatif kullanılması vs gibi azil dışı yollarla da doğum kontrolü yapmak mümkündür.

Hamileliğe engel olacak usullerle gebeliğe son verme ameliyesiyle döllenmiş yumurtayı rahimden atma işleminin birbirinden tamamen ayırt edilmesi lazımdır.

Hukukçular, azil ve öbür hamileliğe engel yolları anlayışla karşıladıkları hâlde, çocuk düşürmeye hiçbir vesile ile cevaz vermemişlerdir. Eğer ortada tıbbi veya dinî bir mecburiyet varsa çocuk aldırmayı onaylamış, aksi takdirde çocuk düşürmeyi büyük günah ve cinayet olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle hamileliğe son verme ve çocuk düşürme uygulamalarını, doğum kontrolü olarak kabul etme ve değerlendirme mümkün değildir.

Kısırlaştırma ise erkek veya kadının çocuk yapma imkânının ortadan kaldırılmasıdır. İslam âlimlerinin büyük kısmı, dinî veya tıbbi herhangi bir mecburiyet bulunmadıkça kısırlaştırmayı kabul etmemektedirler. Üstelik kısırlaştırma ileride de geri dönülmesi veya telafi edilmesi mümkün olmayan sakıncalı bir yoldur.

Nüfus planlaması açısından:

Günümüzde bu yöndeki olumsuz faaliyetler aile içi doğum kontrolüne müsamaha ile bakan din âlimlerini günümüzdeki içtimai nüfus planlamasına karşı menfi bir tavır almaya yönlendirmiştir.

Kürtaj (Çocuk Düşürme, Çocuk Aldırma)

Kürtaj, ana rahmine yerleşmiş olan ceninin tıbbi operasyonla alınarak gebeliğin nihayete erdirilmesidir.

Fakihlerin çoğunluğuna göre, hamilliğin hiçbir safhasında meşru bir neden yokken çocuk düşürmek caiz değildir.

Diğer fakihlere göre hamileliğin ilk aylarında ceninin ıskat edilmesi mümkündür.

İçlerinde Hanefi hukukçularından bazılarının da bulunduğu bir grup fakih, 120. günden önceki dönemde çocuk düşürmeyi, tam olarak çocuk olmuş bir cenini düşürme saymama eğilimindedirler. Bazı Maliki ve Hanbeli hukukçular ise 40 günden önceki çocuk düşürmeyi tam teşekkül etmiş bir çocuğun düşürülmesi olarak kabul etmeme eğilimindedirler.

Ancak hamile olan annenin hayatını kurtarmak üzere tıbbi ve kesin bir mecburiyetin bulunması hâlinde anne rahmindeki ceninin tıbbi bir operasyonla alınması caizdir.

İsteyerek ve bilerek (kasten) veya hata ile çocuk düşürmenin cezası, gurre denilen bir tazminat çeşididir. Gurre miktarı beş deve yani yaklaşık olarak altın ve gümüş üzerinden 212,5 gr altın veya 1785 gr gümüştür (Hanefilere göre 1487,5 gr). Şafii ve Hanbelî hukukçular gurre ile birlikte keffaret ödenmesi gerektiğini söylerler.

Genetik Kopyalama

Genetik kopyalama, benzer DNA ( deoksiribo nükleik asit ) yapısını taşıyan diğer bir canlı yapı meydana getirmektir. Kopyalama bir bütünü meydana getirmek için yapıldığı gibi bütünün parçalarını oluşturmak maksadıyla da yapılabilmektedir.