Günümüz Fıkıh Problemlerinin Ortaya Çıkış Sebepleri ve Çözüm Yolları

Din duygusu fıtrîdir. Bu sebeple evrensel bir olgu olarak sürekli güncelliğini korumuş bir gerçekliktir.

İlahi dinler, Allah-insan ve insan-alem ilişkisini bütün yönleriyle düzenleyen kanunlar mecmuasıdır.

İlahi dinler esas alındığında din, vahiy meleği Cebrail (a.s.) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği onların da ümmetlerine tebliğ ettiği sözleşme hükümlerinden ibarettir. İslam, bu dinlerin sonuncusudur. Özelliği evrenselliği ve sürekliliğidir. Kitabı Kur’an dünyadaki tek değişmemiş kutsal metindir.

Fıkıh, dinin hayatla bağlantısını kuran disiplindir. Kişinin ameli yönden hak ve sorumluluklarını konu alır.

Günümüz fıkıh problemi daha çok geçmişte yaşanmamış olup da bugün ortaya çıkmış meselelerden oluşmaktadır. Bununla birlikte tarihi süreç içinde tartışılıp da hâlâ ihtilaf konusu olmaya devam eden ve bu açıdan güncelliğini koruyan meseleler de güncel fıkıh problemi çerçevesinde görülmektedir.

Fıkıh, kaynağı ve yapısı itibariyle dinamiktir ve güncel dini meseleleri çözümleyebilecek dinamik bir yapıya sahiptir. Ona bu özelliği kazandıran iki ana kaynak Kur’an ve Sünnetin maslahatın sabit olduğu bazı nadir hükümler dışında ayrıntıya girmeyip çerçeveyi çizen temel ilkeler vazetmesi, içtihadı zorunlu kılması ve hükümlerde esnek bir tavır takınmasıdır.

Prensip olarak maslahat sabit olduğu için ayrıntılı hükümler ve temel ilkeler değişmeye kapalıdır. Bunlara te‘abbüdî hükümler denir. Belli bir örfe ve illete bağlı olarak gelmiş olan hükümler o örf ve illetin değişmesiyle değişirler. Bunlara da ta‘lîlî hükümler denir.

Hükümlerde ta‘lîl edilebilirlik asıl, te‘abbüdîlik istisnadır.

Klasik fıkıh eserlerinde daha çok mezhep imamları döneminden sonra ortaya çıkmış meseleleri, modern dönemde ise yeni fıkhî problemleri ifade etmek üzere nevâzil kavramı kullanılır. Zaman zaman fetâvâ ile eş anlamlı olarak kullanılsa da nevâzil ondan daha dar kapsamlıdır. Nevâzil yerine vâkı‘ât ve havâdis kelimeleri dekullanılır. Mâlikî fıkıh çevrelerinde ise nevâzil, bu mezhebe mensup kadıların yargı görevi sırasında karşılaştıkları bazı olayları ve Mâlikî mezhebinin hakim olduğu bölgelerdeki amelleri de kapsayan bir muhtevaya sahiptir.

Modern teknolojinin gücü yeni meseleleri ortaya çıkarmış, önceki problemlerin boyutlarını değiştirmiş ya da onlara yeni boyutlar eklemiştir. Dolayısıyla güncel fıkıh problemlerinin ortaya çıkışında baş rolü oynamıştır.

Günümüz fıkıh problemlerinin çözümünde dört temel yaklaşımdan bahsedilebilir.

Geçmiş ulemadan nakledilegelen fıkhî mirasın mevcut sorunları çözmede de yeterli olduğunu düşünen ve bunlarla yetinmek gerektiğini, yeni içtihatlara gerek bulunmadığını savunan muhafazakâr yaklaşım; özellikle Kur’ân ahkâmını sosyolojik ve antropolojik açıdan okumaya tabi tutarak Kur’ân hükümlerinin geldiği dönemin toplumsal şartları içinde oluştuğunu savunan ve te‘abbüdîlik özelliği de taşıyan bir çok hükmü ta‘lîl edilebilir sınıfına sokarak içtihadın dolayısıyla değişmenin sahasını oldukça geniş tutan tarihselci-modernist yaklaşım; geleneksel fıkıh birikimine itibar etmeyen ve asli kaynaklar olan Kur’an ve sünnete dönerek saf İslam’ı yaşama iddiasıyla birçok uygulamayı abartılı biçimde bid‘at ve şirk kavramlarıyla ölçen, bu bağlamda kültürel değerlere karşı sert tavır takınan, zahiriliğin çağdaş biçimi olarak görüntü veren modern selefi akımdır.

Güncel fıkıh problemlerini çözmede tutarlı bir yöntem sunamayan bu yaklaşımlar, ilim çevrelerinde rağbet görmemiştir. Geleneği kutsamadan ya da yok da saymadan imkânlar ölçüsünde ondan yararlanmakla birlikte makâsıdü’ş-şerî‘a doğrultusunda nass-olgu ilişkisini kurarak çözümlemeyi hedefleyen bilimsel yaklaşım ise çözüm ruhuna ve mezhep imamlarının tavrına daha uygun bir zihniyeti temsil etmektedir. Bu sebeple tutarlı bir çizgiye sahiptir.

Günümüzün fıkıh problemlerinin çözümünde; özel meselenin ilgili olduğu delilin yanı sıra İslam hukukunun genel maksatlarının gözetilmesi; farklı boyutlarıyla meseleyi kuşatıcı bilgiye sahip olunması; meselenin bağlantılı olduğu delilin seçiminde isabet kaydedilmesi; istidlal yönteminin tutarlı olması; meseleyi ele alan kişinin fıkıh melekesine sahip bulunması gibi hususlar önem arzeder.

Tarihi süreçte olduğu gibi günümüzde de fıkhî problemlerin çözümünde bireysel ve kurumsal çalışmalar devam etmektedir. Bu farzıkifâye olan bir görevin ifasıdır. Çağımızın problemleri oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğu için kurumsal ve inter-disipliner çalışmalara ağırlık verilmesi gerekir. Bu bağlamda Fıkıh Akademileri bu sahanın başarılı örnekleridir.

Dini bir meselenin hükmünü yazılı veya sözlü olarak açıklayan cevaba fetva denir. Kazâ ile şer‘î hükmü açıklama noktasında birleşirler. Ancak fetva gayr-ı resmi kaza ise resmidir. Fetvaya uyma zorunluluğu yoktur. Kazada ise kadı’nın kararı olması sebebiyle uyma zorunluluğu vardır.