Yapısalcılık

Yapısalcılığın Tarihsel Bağlamı ve Özellikleri

Yapısalcılık, temelleri daha eskilere uzanmakla birlikte, özellikle 1950 ’li yıllardan sonra dilbilim, psikoloji, antropoloji, sosyoloji, iletişim, kültürel analizler, hatta matematik ve bütün olarak toplumsal teoride sıkça kullanılan ve alışıldık bilimsel düşünme biçimlerini çarpıcı bir şekilde dönüştüren bir yaklaşım olmuştur.

Yapısalcılık; dilbilimden kültür araştırmalarına, halk masallarına ve edebiyat metinlerine kısaca tüm anlatı (narrative) türlerine kadar, geniş bir alanda uygulanmasını gördüğümüz, farklı anlamlar yüklense de genel olarak ‘yapı ’nın belirleyiciliğinden hareket eden, felsefi ve toplumsal problemleri bu belirleyici yapı kavramından hareketle açıklamaya çalışan yaklaşımın adıdır.

Yapısalcılığın Temel Özellikleri

Yapısalcılık, olay ya da olguları anlayabilmek için onların altında yatan ve asıl belirleyici temel olduğu düşünülen yapıları anlamak gerektiğini savunan bir yaklaşımdır. Bu bağlamda yapısalcılık insanın her türlü etkinliğinin genel yapısını ortaya koymayı amaçlar. Yapısalcı yaklaşım, olguların ya da eylemlerin tarihsel nedenlerini anlamaktan çok, onları içinde var oldukları sistemle ilişkilendirerek olguların ya da eylemlerin yapısını ve önemini ortaya koyar. Bu bağlamda insan eylemlerinin nedenini özgür bireyin iradesi temelinde kavrayan Hümanizm gibi akımların aksine, yapısalcılık, bireyin eylemlerinin de toplumsal yapı tarafından belirlendiğini savunmuştur.

Temelinde, toplumsal gerçekliği yapısal ve ilişkisel olarak anlama amacı taşıyan yapısalcı yaklaşımın kökeninin ağırlıklı olarak dilbilimsel ve göstergebilimsel yaklaşımlara ve dilbilimci Ferdinand De Saussure, antropolog Claude Levi -Strauss ve göstergebilimci Roland Barthes ’ın çalışmalarına dayandığı bilinmektedir. Bir yöntem olarak düşünülürse, yapısalcılığın temel amaç ya da yönelimleri de şöyle sıralanabilir:

Ele alınan nesnenin ‘kendi başına ve kendi kendisi için ’ incelenmesi;

Nesnenin kendi öğeleri arasındaki bağıntılardan oluşan bir ‘dizge ’ olarak ele alınması;

Söz konusu dizge içinde her zaman işlevi göz önünde bulundurma ve her olguyu bağlı olduğu dizgeye dayandırma zorunluluğunun sonucu olarak, nesnenin artsüremlilik içinde değil, eşsüremlilik (eşzamanlılık) içinde ele alınması;

Bunun sonucu olarak, köken, gelişim, etkileşim vb. gibi artsüremli (artzamanlı) sorunlara ancak nesnenin elden geldiğince eksiksiz bir çözümlemesi yapıldıktan sonra ve bunların da eşsüremsel olgular gibi dizgesel olarak ele alınmalarını sağlayacak yöntemler geliştirildiği ölçüde yer verilmesi;

Nesnenin ‘kendi başına ve kendi kendisi için ’ incelenmesinin sonucu olarak ‘doğa ötesel ’ değil, ‘özdekçi ’ bir yaklaşım biçiminde tanımlanması;Bu yaklaşımın felsefi, siyasal ya da sanatsal bir öğreti değil, tutarlı bir çözümleme yöntemi oluşturmaya yönelmesi, dolayısıyla erimcilikle hiçbir ilgisi bulunmaması.

Bu yaklaşımın felsefi, siyasal ya da sanatsal bir öğreti değil, tutarlı bir çözümleme yöntemi oluşturmaya yönelmesi, dolayısıyla erimcilikle hiçbir ilgisi bulunmaması.

Yapısalcılığın Önde Gelen Düşünürleri

İsviçreli dilbilimci Saussure dilbilimin kurucularından biri olarak bilinir. En ünlü çalışması üniversitede verdiği derslerin notlarından ortaya çıkan ve meslektaşları tarafından derlenen Genel Dilbilim Dersleri adlı kitaptır.

Ferdinand De Saussure

Saussure, dili bir tür “göstergeler sistemi ” olarak kavrar ve dilin karşıtlıklar aracılığıyla işlediğini ortaya koyar:

Dil (langue) (bir yapı veya sistem olarak görülen bireysel doğal dil) ve söz (parole) (bireysel konuşma ya da süreç olarak dilsel eylem) ayrımı,

Göstergenin (işaret) ikili bir yapıya (gösteren / gösterilen) sahip olması,

Eşsüremli (synchronic -senkronik) ve artsüremli (diachronic -diyakronik) dil analizi.

Claude Lévi -Strauss

Fransız antropolog Claude Lévi -Strauss önde gelen yapısalcı teorisyenlerden biri olarak bilinir. “Lévi-Strauss, akrabalık ilişkileri ile söylenlerin temel yapısını araştırırken ileri sürdüğü yapısal inceleme yöntemi ve dilbilim kaynaklı okuma biçimiyle yapısalcı yöntemi ilk kez dilbilim dışında kalan bir bilim dalında; antropolojide uygular. Bir başka deyişle, dilbilimin insanbilimlerinin tüm dallarına açık olduğu savından yola çıkarak yapısal antropolojiyi yapısalcı ilkeler üzerine temellendirir.

Lévi-Strauss özellikle gündelik hayata dair çeşitli pratikler, inanç biçimleri, akrabalık ve mit (efsane, söylen) gibi kavramların yapısal analizlerini geliştirerek, farklı kültürlere dair benzer olguların yapı kavramı üzerinden karşılaştırmasını yapmıştır. Lévi -Strauss ’un en ünlü eserleri 1949 yılında akrabalık ilişkileri üzerine yazdığı “Akrabalığın Temel Yapıları ” ve 1963 yılında yayımlanan “Yapısal Antropoloji ” adlı çalışmalarıdır. Gerek akrabalık ilişkileri gerekse de mitler üzerine geliştirdiği model örneğinde, Lévi -Strauss ’un yaklaşımı kültürel sistemlerin kendi kendini sürdüren özelliklerini çözümlemek yoluyla kültürün özerkliğini ortaya koyması bakımından yapısalcı yaklaşım için önemli katkılar sağlamıştır.

Roland Barthes

Fransız felsefeci Roland Barthes, Lévi -Strauss ile birlikte yapısalcı yaklaşımının diğer önemli düşünürlerinden biridir. Barthes, ilerleyen yıllarda post -yapısalcı bakış açısında oldukça yaklaşmış olsa da ilk dönem çalışmalarında Saussure ’dan yararlanan bir semiyotik kültür modelini savunmuştur. 1964 yılında yayımlanan “Göstergebilimin Öğeleri ” adlı çalışması bu modeli ortaya koyduğu en önemli eseri olarak bilinir. Barthes, Saussure'ün, dil dizgesini öne çıkartan yapısalcı yaklaşımının içinde kalmaya çalışırken, başka bir deyişle bir yandan onun sadık bir takipçisi olurken, diğer yandan da bu yaklaşıma yeni bir bakış açısı getirmiştir.

Uzun süre Batı düşünce dünyasında etkili olan yapısalcı yaklaşımlara tarih dışı oldukları, argümanlarının soyut, karmaşık ve kolaylıkla geçerlilenemez oldukları, özerk özneyi ve insanın yaratıcı etkinliklerini yeterince önemsemedikleri yolunda eleştiriler yöneltilmiştir. Bu doğrultuda yapısalcılık da pek çok entelektüel gelenek gibi zamanla dönüşüme uğrayarak 1970 ’lerden sonra yerini yapısalcılık -sonrası olarak tanımlanan başka akım ve yöntemlere bırakmıştır.