Estetik Kuramlar ve Estetik Bakış

Estetik Kuramları

Estetik kuramların oluşturulmasında temel neden, düşünürlerin sanata ve sanat eserine olan farklı yaklaşımlarından hareket edilmiş olmasıdır. Düşünürlerin sanat eserine ve sanata yaklaşımları estetiğe yaklaşımları ile benzerlik göstermektedir.

Estetik ve sanat arasındaki yakın ilişki, estetik kuramların oluşturulmasında temel alınan noktalardan biridir. Sanat eserinin ne olduğu, sanatın ne olduğu, sanatçı, izleyici, eser açısından nasıl yaklaşıldığı, estetik kuramların sınıflandırılmasında kullanılmaktadır.

Yansıtma Kuramı

Yansıtma Kuramı temelde sanat eserinin doğanın bir yansıması, taklidi olduğunu savunmaktadır. Sanat eserinin bir taklit olduğunu ilk ortaya atan düşünür Platon’dur. Platon’a göre sanatçının ortaya koyduğu eser gerçek bir sanat eseri değildir. Ona göre bu eser sanatçının doğadan aldığı bir taklittir.

Yansıtma Kuramı'nı tam olarak kavrayabilmek için mimesis kavramına da değinmek gerekmektedir. Mimesis Türkçe’ye taklit ve/veya yansıma olarak çevrilmektedir.

Platon mimesis kavramına negatif bir tutumla yaklaşmaktadır. Ona göre sanatın işlevi gerçeği ortaya koymak olmalıdır. Ancak idea olan gerçek bu dünyada görülememekte, olsa olsa yansımaları görünmektedir.

Aristoteles’e göre ise taklit insanın bilgiye ulaşma şekliydi. İnsanın taklit ederek öğrendiğini, daha sonra ise buna kendinden bir şeyler eklediğini savunmaktadır.

Yansıtma Kuramı temelde iki yaklaşım üzerine odaklanmaktadır. Birinci yaklaşım sanatın doğayı olduğu gibi yansıtması gerektiğini savunmaktadır. Bu anlamda realizm akımının, Yansıtma Kuramı'nın sanatın olanı olduğu gibi yansıtması gerektiği anlayışında doğduğunu ifade etmek doğru olacaktır.

Yansıtma Kuramı'na ait ikinci yaklaşım ise Aristoteles’in de içerisinde yer aldığı yaklaşımdır. Sanatçı dış dünyayı yansıtırken gerçeği olduğu gibi değil, olabilir olanı yani olasılık dâhilinde olanı yansıtmalıdır.

Anlatımcılık Kuramı

Doğaya, dış dünyaya önem atfeden Yansıtma Kuramı'nın aksine Anlatımcılık Kuramı sanatçının iç dünyasında meydana gelen duyguları, gerçekleri ele almaktadır. Dış dünyada var olan bir şey sanatçının iç dünyasında oluşan bir duygu gibi değerli değildir. Önemli olan sanatçının kendi iç dünyasının duygularını anlatmasıdır. Estetik olarak değerli olan, bir başka deyişle sanat olan budur.

Anlatımcılık Kuramı'nın en önemli temsilcilerinden Benedict Croce, sezgisel estetikte güzel olanın ifade olduğunu dile getirmektedir. Sanatçı dış dünyadan topladığı malzemeleri kendi dünyasında sentezleyerek bir ifadeye dönüştürmektedir. Buradaki ifade, Anlatımcılık Kuramı'nın üzerinde durduğu sanatçıda oluşan duygunun ifadesidir.

Tolstoy’un Anlatımcılık Kuramı'na yaklaşımı ise Croce’ninkinden farklıdır. Tolstoy’a göre sanatçıda ortaya çıkan duygunun, sanat eserini izleyenlere de aktarılması gerekmektedir. Burada Tolstoy, izleyicilerin o eser karşısında bir duygu duyumsamalarından değil, sanatçının duyumsadığı duygunun aynısını duyumsamalarından bahsetmektedir.

Tolstoy’un Anlatımcılık Kuramı'nın ve sanat tanımının temel kıstası aktarımdır.

Biçimcilik Kuramı

Biçimcilik Kuramı açısından üzerinde durulması gereken asıl nokta sanat eserinin kendisi, yani biçimidir. Resim, heykel ve müzik gibi sanat eserlerine odaklanan ve bu eserlerin sanatsal değerini biçimsel kodlarında arayan Biçimcilik Kuramı'na göre göre sanat eserinin içeriğinden kaynaklanan ya da sanatçının eseri yaparken sahip olduğu duygular önemsizdir.

Kuramın savunucularından Bell’e göre sanat eserinde ortak payda biçimdir. Ancak Bell rastgele bir biçimden söz etmemektedir. ‘Anlamlı Biçim’ (significiant form) olarak adlandırılan biçim ortak paydadır.

Estetik Bakış

Antik Yunan görme duyusuna ayrı bir önem vermiştir. Onlara göre insanın bilme isteğinin altında yatan şey merak etmesiydi ve insan gördüğü şeyleri merak etmekteydi. Kuram anlamında kullandığımız ‘teori’ kelimesinin kökeni de Yunanca ‘theoria’ kelimesine dayanmaktadır. Theoria kelimesi, en basit anlamıyla bakmak anlamına gelmektedir.

Görme duyusu, estetiğin alanına girdiğinde ise güzel ile ilişkilendirilmektedir. Estetik için önemli olan güzeli görmek, güzele bakmaktır. Estetik bakış da güzele, güzel ile ilgili şeylere bakmaktır. Ancak estetik bakışı güzele bakmak olarak ifade ettiğimizde, onu sınırlandırmaktan ziyade çok geniş bir alanı kapsayacaktır. Estetik bakış, estetik olarak güzele bakmaktır.

İsmail Tunalı, Estetik (2011) kitabında estetik bakışı, “Estetik Tavır ve Kontemplation” başlığı altında ele almaktadır. Kontemplation, Latince kökenli bir kelimedir ve Türkçede ‘seyir’ anlamına gelmektedir. Kontemplation sözcüğü, seyretmek için seyretmeyi amaçlamaktadır. Seyretmeden duyulan hazzı elde edilmek için seyretmektir.

Sanatın İşlevi

Sanatın birçok işlev için kullanılabilir. Örneğin edebi bir sanat eseri bizim hiç bilmediğimiz bir toplum hakkında bilgi verebilir. Böylece sanat eseri eğitici bir işlev üstlenmiş olur. Ya da bir sanat eserine bakmak insana haz verebilir. Bu durumda da sanat eseri haz verici bir işlev görmektedir. Dil gibi bir iletişim aracı görevi görebilir. Bu işlevlerin hepsi sanatın işlevi olarak kabul edilebilir, ancak hiçbiri sanatın birincil işlevi değildir.

Yukarıda sayılan tüm işlevler sanatın ikincil işlevleridir. Sanatın birincil işlevi insanı anlamak ve anlatmaya çalışmaktır. Sanatın öncelikli işlevi, toplumsal yaşam içerisinde insana yeni bir bakış açısı kazandırmak, dış dünyaya daha önce baktığından farklı bir gözle bakılmasını sağlamaktır. Bilimin konusunun da insan olduğu, insanı anlamak olduğu iddia edilebilir. Bu iddia doğrudur. Ancak sanat ile bilim arasındaki fark, sanatın insanı bütünsel bir yapı içerisinde anlamaya ve anlatmaya çalışmasıdır. Bilimde ise insan farklı bilim dallarına göre farklı yönlerden ele alınmaktadır.