Estetik Kavramı ve Tarihi

Estetik Kavramı ve Kökeni

Estetik kavramı ile ilgili genel tanımlama “Güzelin Bilimi” olduğu yönündedir. Bununla birlikte özellikle Baumgarten tarafından kullanılan anlam ise “Duyu Bilimi”dir.

Estetiğin Tanımı

Estetik kelimesi etimolojik olarak Yunanca Aestesis (duyum) ve Aistanesthai (duymak, algılamak) kelimelerinden gelmektedir

Estetik terimini ilk defa Baumgarten doktora tezinde (1735) kullanmıştır.

Herder, duyumsamanın çok geniş bir alanı kapsadığını, estetiğin ise özellikle güzel olan üzerinde durduğunu ve bu yüzden de Aesthetic yerine Kalligone adının daha uygun olacağını ifade etmektedir. Benzer bir öneriyi Hegel’de getirmiştir. Hegel estetik teriminin yeterince derinlemesine bir anlam taşımadığını, güzel ile ilgili olanın güzel kökünden gelen Kallistik (1835) terimi ile daha doğru ifade edilebileceğini belirtmiştir.

Estetiğin Tarihi

Klasik Dönemde Estetik

Klasik dönemde estetik Platon ile başlar.

Platon’un estetik ile ilgili düşünceleri değişiklik göstermektedir. Başlangıçta daha çok güzelin ne olmadığı üzerinde durmaktadır. İkinci evrede ise güzel ile ilgili düşünceleri olgunlaşmaya başlamış ve Şölen kitabında bunun üzerinde durmuştur. Platon’a göre fiziksel güzellik olsa da asıl olan idealar dünyasındaki güzelliktir.

Platon’un güzellik ile ilgili üçüncü evresi ise yaşlılık dönemine denk gelen dönemdir. Platon bu evrede güzellik ile ilgili düşüncelerini matematik ile bir araya getirmekte ve güzelliği matematiksel olarak ele almaktadır.

Aristoteles de Platon gibi simetri ve oranı güzel olarak tanımlamaktadır. Platon’un idealar dünyasının aksine güzelliğin gerçek dünyada matematik ile güzeli özdeşleştirmekte ve güzelin temel formlarının düzen ve sınırlılık olduğunu ifade etmektedir. Aristoteles güzele nesnel özellikler ile yaklaşmaktadır.

Orta Çağ Döneminde Estetik

Orta Çağ estetik anlayışı genel olarak İlk Çağ estetik anlayışı üzerine kurulmuştur. İlk Çağ filozoflarının düşüncelerinden hareketle bir takım estetik anlayışlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Özellikle kilisenin hâkimiyeti nedeniyle Orta Çağ'da güzellik kavramına yaklaşımda Hristiyanlığın etkileri gözlenebilmektedir.

Augustinus, güzelliği Hristiyanlıktan sonra Tanrı'ya dayandırmıştır. Augustinus’a göre güzellik anlayışı nesneldir. Sanatçının güzellik anlayışı kendi içerisinden gelse de aslında Tanrı'dan gelmektedir.

Güzelliğe teolojik olarak yaklaşan bir diğer düşünür ise Thomas’tır.

Thomas güzelin; bütünsel olması, kendi parçaları arasında uyum olması ve doğru oranlara sahip olması, nesnenin açıklık özelliği olmak üzere üç özellik taşıması gerektiğini belirtmektedir. Ancak bunların kavranabilmesi için Tanrı'nın ışığına sahip olunması gerektiğini savunmaktadır.

Rönesans Estetiği

Orta Çağ'ın son dönemlerinde kilise ve din adamlarının otoritesinin zayıflaması ile birlikte akıl kavramı daha ön plana çıkmaya başlamış, inanç ve felsefe birbirinden ayrılmaya başlamıştır.

Rönesans ile birlikte ortaya çıkan akıl ve bilim tartışmaları, sanatsal alanda da kendisine yer bulmuştur.

Aklın ön plana çıktığı Rönesans estetiğinde güzellik doğa ve insan üzerinden tanımlanmaya çalışılmış ve daha ölçülebilir, bilgiye dayalı kriterler belirlenmeye çalışılmıştır.

Yeni Çağ döneminde estetik

Yeni Çağ'da estetik ile ilgili tartışmalara katılan düşünürlerin temel özelliği estetik bilgi ile diğer bilgi türlerini birbirilerinden ayrı ele almalarıdır. Özellikle Alman düşünürlerin etkisi bu dönemin estetik anlayışında hissedilmektedir. Hegel ve Kant, Yeni Çağ'da estetik üzerine düşünceleri ile öne çıkan düşünürlerdir.

Kant, güzel tanımlamasında nitelik, nicelik, ilişki ve yön olmak üzere dört başlıktan oluşan şablonu kullanmaktadır. Nitelik olarak güzel olan, herhangi bir karşılığı olmadan hoşa giden şeydir. Bir şeyin güzel olup olmaması ondan haz alıp almamakla ilgilidir. Kant nicelik kriterinde beğeni duygusunun kişisel bir duygu olmasına rağmen herkes tarafından kabul edilen, genellenebilir bir duygu olduğunu işaret etmektedir. İlişki basamağında Kant, amaçsallığı ele almakta, nesnel ve öznel olmak üzere iki amaçsallık üzerinde durmaktadır. Nesnel amaçsallığın ahlaki yargıları, öznel amaçsallığın ise estetik yargıları işaret ettiğini ifade eden Kant’a göre güzelden algılanan haz öznel bir amaçsallıktır.

Hegel ‘tin’ kavramından yola çıkarak güzeli açıklamaya çalışmaktadır. Sanat güzelliğini, doğa güzelliğine göre üstün görmektedir, çünkü sanatsal güzellik Mutlak Tin’den meydana geldiği için tamamlanmış bir güzelliktir. Doğadaki güzelliğin de var olduğunu ancak onun dışsal bir güzellik olduğunu belirten Hegel, biçimsel güzelliği olarak düzenlilik ve simetri, bir yasaya uygunluk, uyum ve sadelik kriterleri ile tanımlamaktadır.

Çağdaş Estetik

Marksist Estetik, çağdaş dönem estetik anlayışının en önemli estetik anlayışıdır.

Marksist estetik bilgiden yola çıkmaktadır. Ancak buradaki bilgi Marksist felsefenin de temeline dayanan gerçeklik neticesinde ortaya çıkan estetik gerçeklik sonunda ortaya çıkan bilgidir. Sanatçının ortaya koyduğu eser onun gördüğü gerçeklik değil, o gerçekliğin onda oluşturduğu duygu ve düşünceler ile harmanlanması ve ruh hâlinin birleşiminden oluşmaktadır.

Çağdaş dönemde ortaya çıkan bir diğer estetik yaklaşım ise Croce’nin Sezgisel Estetiği’dir. Croce estetik anlayışında fiziksel güzellik ve estetik güzellik olmak üzere iki güzellik kavramından bahsetmektedir. Estetik olarak güzel olan tine dayanmaktadır. Doğadaki nesnelerin estetik olarak güzel olabilmesi için sanatçının tinsel olarak ifadesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Postmodern Estetik

Postmodern estetiğin başlıca niteliği biçimsel form ve yöntemlerin çeşitliliğidir. Modernizmin katı biçimsel yaklaşımlarının aksine postmodernizmde biçimsel çeşitlilik hâkimdir. Ancak bununla birlikte postmodernizm yeni bir biçimsel form önermemektedir. Var olan biçimsel formları taklit etmekte, bir arada kullanmakta ve bir yeniden üretim söz konusu olmaktadır. Bu yeniden üretim sürecinde kolajdan faydalanan postmodern sanat anlayışı, farklı dönemlere ya da sanat eserlerine ait biçimsel kodları bir arada kullanan bir pastiştir.