Yaşlılık Kuramları

Bu bölümde yaşlılığı açıklamaya yönelik biyolojik kuramlar çerçevesinde; yaşam hızı enerjisi kuramını, immünolojik ve endokrinal yaşlanma kuramını, serbest radikaller kuramını, telomer kuramını, otoimmün kuramını, çapraz bağlanma kuramını, genetik programlama kuramını, yaşlılığı açıklamaya yönelik toplumsal kuramlar çerçevesinde, yaşamdan geriçekilme kuramını, rol bırakma kuramını, eksiklik kuramını, aktivite kuramını, süreklilik kuramını, modernleşme kuramını, toplumsal değiş tokuş kuramını ve sosyo çevresel kuramı inceledik.

İnsan doğar, büyür, gelişir ve ölür. Ölümün doğasını anlamak, biyolojik organizmanın döllenmeyle başlayan ve bütün bir ömür boyu süren büyüme, gelişme, olgunlaşma ve son olarak hücre kayıpları, organ yetersizliği ve moleküler yaşlanmaya balı olarak biyolojik organizmanın işlevinin sona ermesi anlamına gelen ölüm sürecinin nedenlerini anlama çabası yaşlanma ve yaşlılığı biyolojik açıdan incelemeye yönelik kuramların odak noktasını oluşturmaktadır.

Yaşlanma sürecinin biyolojik ve sıhhi belirtilerini inceleme konusu yapan bilim insanları çalışma yürüttükleri bilim alanına bağlı olarak bir çok yaklaşım ve kuram ortaya koymuşlardır. Gelinen noktada literatürde yaşlanmayı açıklamak için ileri sürülen kuram ve varsayımların sayısı yüz otuzu aşmıştır. Ortaya sürülen yaklaşımların bir bölümü, hücre, doku ve organların zaman içinde aşındığı, diğer bir bölümü ise hücreler arasındaki biyokimyasal ilişkilerde ortaya çıkan değişimlere paralel olarak hücrelerin işlevinde kayıplar olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Rubner’in kuramına göre yaşam boyunca tüketilecek toplam enerji miktarı, kalp atışı, soluk alıp verme sayısı ya da uyku döngüsü gibi vücudun çeşitli işlevleriyle bağlantılıdır. Bu fizyolojik işlevlerin sayısının artmasına yol açacak etkenler yaşam süresini de kısaltmaktadır.

İmmünolojik yaşlanma kuramına göre; diyet yapmak ve aşırı beslenmeden kaçınmak suretiyle vücuttaki serbest radikaller azalmakta, metabolizma hızı yavaşlamakta, hücre yapısı sağlamlaşmakta, immun sistem güçlenmekte, yaşlılıkla birlikte görülen hastalıklara yakalanma riski azalmakta ve böylelikle yaşlanma süreci geciktirilmektedir.

Genetik programlama kuramına göre düzenleyici genler gelişim sırasında harekete geçerler ve dururlar. Orta yaşlara yaklaşırken ya gençlik genleri durur ya da yaşlanma genleri harekete geçer. Şu halde bedenin bozulması ve ölümü genlerin önceden programlanmış olmasıyla ortaya çıkmaktadır.

Burada değinilen biyolojik kökenli yaşlanma kuramlarının dışında literatürde yaşlanmanın doğasını açıklamaya yönelik irili ufaklı bir çok yaşlanma teorisi bulunmaktadır.

Yaşlanma ve yaşlılığı açıklamaya yönelik toplumsal kuramlar sosyolojik olarak yaşlılık döneminde ortaya konan davranış, tutum, işlev, ilişki ve etkileşimleri açıklama gayreti içerisinde olup, yaşlanma ile birlikte toplumsal düzeyde meydana gelen değişimleri ve bunun nedenlerini irdeleme fonksiyonuna sahiptir.

Yaşlılığı açıklamaya yönelik toplumsal kuramlar mikro düzeyde yaşlı bireyi, mezzo düzeyde onun aile, akraba ve yakın çevresiyle ilişkilerini, makro düzeyde ise daha genel bir perspektiften toplumsal sistemlerle ilişki ve etkileşimlerini açıklama oryantasyonuna sahiptir.

Yaşlılığın yalnızca biyolojik ve fisiksel boyutu yoktur. Yaşlanma süreci ile birlikte ortaya çıkan psikolojik ve toplumsal değişimlerin olduğu da bilinmektedir.