Toplum Temelli Bakım
“Müracaatçı odaklı toplum temelli bakım” ( client -centered community based care) olarak adlandırılan sosyal hizmet odaklı bu yaklaşım bakıma gereksinim duyan bireye, bağımsızlığını koruması ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gerekli bilgi ve sosyal yaşam becerileri kazandırma, yaşamını kendi evinde sürdürebilmesi için gereksinim duyduğu destek ve yardımları sunma ve sosyal işlevselliğini yerine getirebilmesi için çalışma, rekreasyon ve diğer olanaklardan yararlanmasını sağlama amacına yönelik olup ekip çalışmasını gerektiren bir hizmet modelidir. Çocuk, genç, yaşlı her yaş grubundan bakım ve sosyal desteğe gereksinim duyan bireyi, yatılı sosyal hizmet kurumlarının izole edici ve psiko -sosyal açıdan örseleyici olumsuz etkilerinden uzak tutmak için onları alıştıkları ve sosyal ilişkilerini sürdürdükleri yaşam alanı içerisinde çeşitli hizmetlerle destekleyerek, yaşamlarını kendi evlerinde ve aile çevresinde sürdürmelerini sağlamak amacıyla, kurumsal bakım hizmetleri terk edilerek, toplum temelli bakım modellerine geçilmektedir.
Toplum temelli bakımın beş temel özelliği söz konusudur. Bunlardan ilki bireyin eksiklik ve noksanlıklarından ziyade onu var olan güçlü yanlarıyla ele alarak mevcut potansiyelini geliştirmek için profesyonel bir bakım perspektifi sunmasıdır. İkincisi bireyin kişisel tercih, istek ve beklentilerini göz önünde bulundurarak yaşam akışını kendi kontrolü d âhilinde sürdürmesine olanak tanımaktadır. Üçüncüsü aile üyelerine bakıma gereksinim duyan yakını için sorumluluk alma, meslek ekibine katkıda bulunma olanağı tanımaktadır. Dördüncüsü bakıma gereksinim duyan bireyin fiziksel, bilişsel, psikolojik ve sosyal sınırlılıkları dolayısıyla toplumsal yaşamdan kopmasını, dışlanmasını engellemek için toplumla birey arasındaki sınırları kaldırmasıdır. Son olarak toplum temelli bakım bireyin sorun ve gereksinimlerine özgü bir bakım konsepti sunduğu için maliyeti düşük, toplumsal çıktısı daha yüksek olan insani odaklı bir hizmettir.
Kurum bakımının psiko-sosyal açıdan olumsuz etkilerinin yanı sıra, yüksek maliyetli bir hizmet olması devletlerin yeni ve çağa uygun sosyal bakım modellerine yönelmelerine neden olmuştur. Nitekim çağdaş dünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kurumsal ve yatılı bakım modelleri terk edilmeye, evde bakım ve gündüzlü hizmetler gibi toplum temelli bakım modellerine geçilmeye başlanmıştır.
Her geçen gün daha da artan bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak sosyal hizmetlerde bireye bakış açısı da farklılaşmaktadır. Geçmişte, yardıma gereksinim duyan muhtaç durumdaki bireylerin korunması ve bakımı öncelikli hedef iken, bugün bireyin yaşam kalitesinin geliştirilmesi, sağlıklı ve başarılı bir biçimde yaşlanarak, sosyal yaşama daha aktif bir biçimde katılım sağlaması ve nihayetinde iyilik h âlinin ilerletilmesi amaçlanmaktadır.
On dokuzuncu yüzyıldan kalan geleneksel kurum bakımı düzenlemeleri köklerini medikal yaklaşımdan almakta bireyin var olan gereksinim ve sorunları asgari yaşam düzeyinde bir kurum çatısı altında çözümlenmeye çalışılmaktadır. Oysaki kurum bakımı sabit giderlerinin (personel, bina, mefruşat, toplu yemek, ısınma, elektrik, su, telefon vb.) yüksekliğinin yanı sıra, bireyin yaşamını topluluğa indirgemesinden dolayı yalnızlık, duygusal ve sosyal izolasyon, istismar, depresyon ve umutsuzluluk durumlarının yaşanmasına neden olmaktadır.