Yaşlılar Ve Yaşlılara Bakım Verenlerin Yaşadığı Sorunlar

20. yüzyıl tarihte yaşlı nüfus oranındaki hızlı artışa tanıklık etmiştir, dünya genelinde 360 milyon, altmış beş yaş üstü gruba her ay yaklaşık 800 bin yaşlı katılmaktadır. Bu artış var olan yaşlılık dönemi sorunlarının artmasına ve çeşitlenmesine yol açmaktadır.

Yaşlılıkta; gelirde azalma, işsizlikte artma görülmektedir. Özellikle yoksul kesimde yaşayan yaşlılarda kronik işsizlik bulunmaktadır. Yaşlı bireylerin konut sorunu, kentleşmenin hızlanıp, yaygınlaşması ve yaşlılıkta gelir azalmasının ortaya çıkardığı ciddi bir konudur.

Yaşlanma beraberinde bir dizi sağlık problemlerini de getirmektedir. Altmış beş yaş ve üzerindeki insanların %80’inden fazlasında kronik ya da sürekli bir fiziksel rahatsızlık ya da bunlardan birkaçı bir arada bulunabilmektedir.

Beslenme durumu, yaşlılıkta pek çok hastalık oluşumunu etkileyen önemli bir faktördür. Yaşam süresince yeterli-dengeli beslenme ve besin seçiminin, ilerleyen yaşlarda kronik hastalıkların oluşumunun önlenmesinde ve geciktirilmesinde önemli rolünün olduğu bilinmektedir.

Aktif çalışma yaşamının sona ermesi anlamına gelen emeklilik süreci bireyin sosyal yaşamdan uzaklaşması sorununu da beraberinde getirmektedir. Günümüzde; emeklilik, eşlerden birinin ölümü, çocukların evden ayrılması, sağlık sorunları gibi nedenlerle çoğu yaşlı yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır.

İzolasyon, insanların diğer sosyal kaynaklarla bağlantıyı veya katılımcılık duygusunu kaybetmeleri süreci olarak tanımlanabilir. Yalnızlığın ise genel geçer bir tanımının yapılması oldukça güçtür. Peplau ve Perlman yalnızlığın en az on iki değişik biçimde tanımlanabileceğine işaret etmektedir.

Yalnızlığın sosyal ve duygusal izolasyon olmak üzere iki ayrı boyutu söz konusudur. Sosyal izolasyon, bireyin toplumda kabul edilen bir yerinin olmaması, duygusal izolasyon ise bireyin yaşamında sevgi objesinin bulunmaması biçiminde kavramlaştırılabilir. Sosyal izolasyon boyutu, bireyin toplumda tanınan sosyal rol eksikliği; duygusal izolasyon boyutu ise sosyal ve duygusal ilişki eksikliğini içerir.

Yaşlı istismarı; “kasıtlı olarak yaşlı bireye zihinsel ve/veya fiziksel acı ve yara verme ve yaşlı bireyi fiziksel ve zihinsel sağlığını sürdürebilmesi için gerekli kaynak ve hizmetlerden yoksun bırakma” şeklinde tanımlanmaktadır.

Bir çok araştırma kurum bakımı altındaki yaşlıların toplum içinde yaşayan akranlarına kıyasla daha yüksek oranda istismar edildiğini ortaya çıkarmıştır. Literatürde kurumsal istismarın yaygın iki türüne rastlanmaktadır. Alışılagelen ya da rutin kurumsallaşmış istismar (routine institutional abuse), çoğu zaman farkına varılamadan sona ermektedir. Kasıtlı istismar (deliberate abuse) ise şiddet kültürünün bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Kurumsal istismar özellikle bakımevleri ve huzurevlerinde oldukça yaygındır ve kapsamı ise tanımlanmasına bağlı olarak değişmektedir. Kurumsal istismarın birçok diğer biçimleri Bennett ve Kingston’a göre, “yetersiz bakım” (inadequate care) olarak tanımlanmıştır.

Yapılan araştırmalar bakım verenlerin bakım hizmetini sunarken karşılaştıkları temel sorunların başında stres, depresyon anksiyete, moral bozukluğu, yorgunluk, bezginlik, tükenmişliğin geldiğini ortaya koymaktadır. Tüm bunlarla birlikte bakıma gereksinim duyan bireylerin yaşam kalitesinin ilerletilmesinde bakım verenlerin sahip oldukları profilin geliştirilmesi ve yaşadıkları sorunların azaltılmasının önemi üzerinde durulmaktadır.