Aktif Yaşlanma II
Bu bölümde aktif yaşlanmanın göstergelerinden sağlığa ilişkin tutum ve davranışlar, biyolojik, genetik faktörler, cinsiyet, fiziksel, sosyal çevre, eğitim, kültür ve ekonomik faktörler ile aktif yaşlanma ilişkisi konuları üzerinde durularak bireyin sağlıklı yaşlanmasında bu etkenlerin önemi vurgulanmıştır.
Düzenli egzersiz, sigarayı bırakma, aşırı alkolden kaçınma, düzenli ve dengeli beslenme ve yaşa uygun aşılama süreçlerinin takip edilmesi yoluyla aktif ve başarılı yaşlanmanın gerçekleşebileceği, ortalama yaşam beklentisi farklı coğrafik bölgelere ve insan ırklarına göre de değişiklik gösterdiği, yaşlılık döneminde ortaya çıkan, hastalık engellilik, kronik hastalık ve benzeri nedenlerle insan yaşamının ileriki dönemlerinde ekonomik faktörlerin yaşam doyumu üzerindeki öneminin giderek arttığı öğrenilmiştir.
Sağlıklı bir yaşlanma süreci için sağlıklı yaşama dair tutum ve davranışların geliştirilmesinin önemi büyüktür. İleriki yaşlarda görülen birçok hastalık önlenebilir niteliktedir. Dünya Sağlık Örgütü, yaşamın her döneminde sağlığa ilişkin risk faktörlerinden korunmanın ortalama yaşam beklentisini arttırdığını bildirmektedir. Araştırma bulguları; insan yaşamının son dönemlerine kadar sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek için hiçbir zaman geç kalınmış olmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin; uzun yıllardır sigara kullanmakta olan bir birey altmış ile yetmiş beş yaşları arasında dahi sigara kullanmayı bıraktığı takdirde erken ölüm riskini yüzde elli oranında azaltmaktadır .
Sağlıklı ve aktif yaşlanma beşikten mezara kadar sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürme anlamına gelmektedir. Her ne kadar sağlıklı tercihler yapmaya başlamak için çok geç olmasa da, sağlıklı yaşamın temelleri hayatın ilk yıllarından itibaren atılmaktadır. Bu nedenle yaşlı kimseleri sağlıklı tercihler yapmaya teşvik etmenin yanı sıra, gençlerin de sağlıklı alışkanlıklar kazanmaları için gayret gösterilmelidir. Dünya Sağlık Örgütü işlevsel sağlık ve iyilik hâlinin yaşam boyu desteklenmesi, iyi alışkanlıkların yaşlandıkça korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Beslenme alışkanlıkları, düzenli egzersiz yapma, öğrenme, sigara ve aşırı alkol kullanımının yaşamımızı tayin etmede önemli rol oynamasından dolayı, zararlı alışkanlıklardan uzak durmayı önermektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Avrupa kıtasında gerçekleşen tüm ölümlerin % 86’sı bulaşıcı olmayan kronik hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Bu hastalıkların temel dört belirleyici ise; yetersiz ve dengesiz beslenme, tütün, alkol ve fiziksel aktivite eksikliği olarak sıralanmaktadır .
Biyolojik yapı farklılığına bağlı olarak, kadınlar erkeklerden daha uzun yaşamaktadır. Hormonal, ruhsal ve sosyal farklılıklarından dolayı kadının biyolojik yapısı erkekten daha güçlüdür. Kas ve kemik yapısı açısından kadın erkekten daha güçsüz olmakla birlikte, kadının biyolojik yapısı erkeğinkinden daha dirençlidir. Öte yandan stresle başa çıkmada kadınlar erkeklerden daha başarılıdırlar. Bu ise psikolojik olarak yaşam deneyimleriyle mücadelede kadını güçlü kılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kadınlar erkeklerden üç ile beş yıl, gelişmekte olan ülkelerde ise bir ile dört yıl daha uzun yaşam beklentisine sahiptir .
Cinsiyet ayrımcılığı kadın erkek arasındaki ilişkilerde güç dengesizliğini teşvik etmektedir. Buna bağlı olarak; toplumda kadınların kaynak ve olanaklardan mahrum olması, kadına yönelik şiddet ve kötü muamelenin artması, kadının düşük siyasi temsili, istihdam piyasasında haksız rekabet, kadının ücretsiz aile içi ve tarımsal üretime yönlendirilmesi ve sosyal güvencesizlik, kadının karar alma süreçlerinden uzak kalması ve dezavantajlı koşullarda yaşaması, menkul, gayrimenkul, mevduat ve servet birikiminde erkek egemenliği, çalışma yaşamında engellenme ve terfi süreçlerinde cinsiyete dayalı adaletsizlik, mobbing ve kadının örgütlü toplumdan dışlanması gibi problemler sıklıkla yaşanmaktadır.