Yaşlanma ve Yaşlılık
Yaşlanma (aging) ve yaşlılık (elderly) birbirinden farklı kavramlardır. Yaşlanma, doğumdan ölüme kadar her yaş döneminde bulunan bireyin karşılaştığı, organizmanın hücre yapısındaki değişimler ile meydana gelen bio-psiko-sosyal gelişim sürecidir. Yaşlılık ise bireyin içinde bulunduğu bir yaş döneminin genel adı, diğer bir deyişle, çocukluk, gençlik ve yetişkinlikten sonra gelen yaşam evrelerinin sonuncusudur.
Yaşlanmanın ne olduğunu anlamaya çalışırken gerontolojinin ne olduğunu ve multidisipliner alanını bilmek gerekir. Gerontoloji; yaşlılığın biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerinin bilimsel çalışmasıdır. Geriatri ise yaşlıların sağlık sorunlarıyla ilgilenen ve tedavi etmeye çalışan tıp dalıdır.
Gerontologlar yaşlanmayı dört farklı sürece göre değerlendirmektedir: Kronolojik yaşlanma, biyolojik yaşlanma, psikolojik yaşlanma ve sosyal yaşlanma. Nüfusla ilgili çalışmalarda ise yaşlanma üç açıdan sınıflandırılır. Bunlar: Demografik yaşlanma: Toplam nüfus içinde yaşlı sayısının artması hâlidir. Tavan yaşlanması: Toplumda yaşlıların oranının artmasına, nüfus piramidinde tavan yaşlanması denilmektedir.
Taban yaşlanması: Toplumda gençlerin oranının azalmasına, nüfus piramidinde taban yaşlanması denilmektedir.
Yaşlanma, biyolojik olarak döllenme ile başlayan ve bütün ömür boyu süren bir sürecin büyüme, gelişme ve olgunlaşma aşamalarından sonraki duraklama, gerileme ve son olarak biyolojik organizmanın ölmesine kadarki düşüş, alçalma olgusudur.
Günümüzde yaşlılık olgusu, sosyal, ekonomik, kültürel, teknolojik ve demografik değişikliklerle yeni bir anlam ve görünüm kazanmıştır. Sosyal yaşamdaki ve tıptaki ilerlemeler, insanların daha sağlıklı ve sonuçta daha uzun ömürlü olmasını sağlamıştır. Bugün gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun her ülkede, ortalama yaşam beklentisi (average life expectancy) ve buna bağlı olarak nüfus içindeki yaşlı sayısı ve oranı gittikçe yükselmektedir.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1992 yılında yapılan “Türk Aile Yapısı Araştırması” sonuçlarına göre; Türkiye’de yaşlıların %63’ü kendi evlerinde, %36’sı çocuklarıyla, %1’i ise kurumlarda yaşamaktadır.
Yaşlılık, beraberinde bir dizi sorun ve fizyolojik değişiklikleri de getirmektedir. Yaşlılıktaki fiziksel gerilemeleri üç grupta toplamak mümkündür. Bunlar: Bedensel gerilemeler, seksüel gerilemeler, entelektüel gerilemeler.
Psikolojik açıdan yaşlanma süreci sıkıntı, üzüntü ve korkuları tetiklemekte, unutkanlık ve uykusuzluk gibi bir çok probleme neden olmaktadır. Yaşlılıktaki fiziksel ve ruhsal gerilemeye bağlı olarak yaşama gücü ve isteği giderek azalmaktadır. Yaşlılıktaki psikolojik değişimin başlıca belirleyicileri üç grupta toplanmaktadır. Bunlar; fiziksel gerileme, statü kaybı ve ölüm korkusudur.
Yaşlanma ile birlikte sosyal hayatta da bir dizi değişiklikler yaşanmaktadır. Bunlardan en önemlisi statü ve rol kaybının yol açtığı toplumda yaşlı bireylere karşı var olan bağımlı, eski moda, ikinci sınıf gibi tutumlar ve ön yargılardır. Burgess; “emeklilikte kişi rolsüz bir rolü oynamaya başlar” diyerek buna dikkat çekmeye çalışmıştır.
Modern dünya yaşlılara göre tasarlanmamıştır ve yaşlıları üretici ve tüketici olan bireylerin yer aldığı ekonomik pazarın dışında tutmaktadır.