Avrupa Sanatı

Avrupa Sanatı başlığı altında, Karolenj Dönem, Romanik Dönem, Gotik Dönem, Rönesans Dönemi, Barok Dönemin tarihsel süreci, inşa edilen mimari eserler hakkındabilgi verilmiştir.

Orta Avrupa’nın tarihteki ilk devletini kuran Karolenjlerdir. Karolenj devleti, Gerlmen kralı büyük Karl tarafından 5. yüzyıldan sonra kurulmuş ve Aachen başkent yapılmıştır. Karl’ın dönemi ile ilgili sanat, Karolenj sanatı diye adlandırılmıştır. Bu dönemde özellikle Bizans kiliseleri temel alınıp geliştirilerek, kilise yapılarında giderek büyük boyutlara ulaşılmıştır. Transept planlı kiliseler yaygın olarak kullanılmaya başlanmış, son derece ayrıntılı manastır yapıları inşa edilmiştir. Bu dönemin resim sanatı kaynaklarını genellikle günümüze az sayıda ulaşan duvar resimleri ve el yazması İncil kaynaklı resimler oluşturur. Bizim için bu dönem resim sanatının en önemli özelliği, Orta Çağ dinsel resim anlayışının temelini oluşturmasıdır. Karl’dan sonraki dönem Romanik Dönem'dir. 9. yüzyıl sonlarından itibaren Avrupa sanat ve kültür ortamında oluşan değişmeler, Avrupa kültür hayatının gelişiminde temel teşkil eden süreçlerden birini oluşturmuştur. Roman sanatı 9 ve 12. yüzyıllar arasında Fransa’da doğmuş ve Avrupa’ya yayılmış bir Ortaçağ sanatıdır. Roman sanatı, kendisinden daha önce gelişmiş sanat üsluplarının (Bizans, Karolenj, Otto Dönemi) sentezi olarak kabul edilen sanat üslubudur. Roman sanatı estetik bir zevkle değil, dinsel hizmetler göz önünde tutularak biçimlendirilmiştir. Bu dönemde ağırlıklı olarak mimari alanda eserler verilmiş olup anıtsal kilise, manastır ve katedraller yapılmıştır. Resim ve heykel mimarlığın çok gerisinde kalmış, heykel, kabartma ve resim gibi sanatlar Tanrı’nın tapınağı kabul edilen mimari yapıları süslemek ve dinî inancı kuvvetlendirmek için bir araç olarak görülmüştür. Gotik üslup, Orta Çağ'ın son dönemlerinde Fransa’dan Avrupa’ya yayılan, 12. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar süren ve temel özelliği dikey hatlar olan bir mimari üsluptur. Dört asır boyunca varlığını devam ettiren bu sanat anlayışına verilen “Gotik” tanımlaması, Rönesans ortamında yapılmıştır. Öncelikle sanatçı kavramının ortaya çıkışını başlatan ve sonrasında Rönesans sanatının doğmasına zemin hazırlayan bu dönem, günümüze kadar birçok sanatsal olayın temelini oluşturmaktadır. Gotik stilin özelliklerinin belirdiği ilk yapı, Paris yakınlarındaki Saint Denis Kilisesi’nin yeniden inşası sırasında ortaya çıkmıştır. Romanesk yapıların ağır ve kütlesel etkisine karşın sivri kemer, kaburga tonoz ile payandaların kullanımı binalara yeni bir geometrik düzen getirmiştir.Rönesans sadece sanat alanında değil, Avrupa coğrafyasında sosyal, kültürel, politik alanlarda da değişime yol açmış ve insana ilişkin değer kavramları yenilenmiştir. 15. yüzyıl Avrupa’sının iç dengelerinin değiştiği ve şekillendiği, modern dünyaya doğru ilk adımların atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde aklın ön plana çıkması, insanların dünya görüşünü, inançlarını, arzularını ve toplumsal yaşamlarını değiştirmiştir. Basılı kitapların geliştirilmesi, eski yazıların yeniden keşfedilmesi, siyasi ve ticari bağlantıların genişlemesi ve dünyanın keşfi, bilgi ve eğitim arzusunu artırmıştır.Barok sanat, 17. yüzyıl başlarında papalık Roma’sında özellikleri açıkça belirlenmiş bir üslup olmaktan çok, tüm sanat kollarında görebileceğimiz gibi, bir eğilim, bir zevk kısacası bir moda şeklinde ortaya çıkmıştır. Barok sanatçılar, kendilerini Rönesans’ın varisleri olarak kabul edip onun normlarını kabul ettiklerini iddia etmekle birlikte bu değerleri öz ve anlam olarak sistematik bir şekilde çiğnemişlerdir. Rönesans ne kadar dengeli, aşırılıktan uzak, ağırbaşlı, mantıklı ve akla yakın bir üslupsa Barok da bir o kadar hareketli, yenilik heveslisi, sonsuzluk ve sınırsızlığa büyük eğilimi olan, aykırılıkları ve bütün sanat biçimlerini cüretli olarak kaynaştıran bir üslup demektir. Bir önceki devrin sakin ve kendine hâkim tavrına karşın, Barok alabildiğine çarpıcı, coşkun ve gösterişlidir.