Gelişme, Göç ve Sosyal Hareketlilik

Sosyal gelişme kavramının odak noktası insandır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda yaşanan sosyal değişmeyi fırsata dönüştürme adına insani gelişme düzeyi, sosyal gelişme kuramlarında temel belirleyici unsur olmuştur. Günümüzde sosyoekonomik, sosyokültürel ve sosyodemografik açıdan hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Sosyalizasyon sürecinin temeli sayılan aile olgusu, insani gelişmenin de önemli bir unsuru konumundadır. Aile, insani gelişme için maddi katkı sağlamakla beraber, çocukların beslenmesi, eğitilmesi, korunması gibi alanlarda da maddî olmayan katkı sağlamaktadır.

Sosyal Gelişme

Sosyal gelişme, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeler düzeyine gelmesini sağlamak amacıyla uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel bir süreç olarak tanımlanabilir. Gelişme, toplumların üretim potansiyelini artırarak herkese eşit fırsat ve olanakların tanınmasını sağlayarak, evrensel kabul gören yaşam standartlarına ulaşabilme olanaklarını sağlayan bir süreçtir.

Göç Olgusu: Kısa Bir Bakış

Farklı toplumların yapısındaki değişimde göçün çok önemli bir yeri vardır. Göç, tarih boyunca doğal felaketler, kuraklık, yoksulluk, savaş gibi sebeplerden ötürü daha verimli topraklar bulma, daha iyi koşullar arama, doğal ve sosyal çevreye daha uyumlu olma gibi amaçlarla bir yerden başka bir yere geçici ya da kalıcı bir hareketlilik olarak tanımlanabilir. Göç olgusu bir sosyal hareketlilik olmasına rağmen, bu hareketlilik tek bir faktöre dayandırılamaz. Göç olgusu, sosyolojik açıdan bakıldığında, tarih boyunca gerçekleşmiş, şu anda devam eden ve gelecekte de sürecek bir sosyal gerçekliktir. Göçü zaman, mekan ve aidiyet boyutlarıyla ele alarak anlamaya ve açıklamaya çalışan sosyoloji, aynı zamanda, göçmenlerin yeni toplumla etkileşimi, sorunları ve kabul eden toplumun göçmenlerle ilgili entegrasyon süreçlerini de kesitsel ya da süreçsel olarak hem makro hem de mikro düzeyde inceler.

Sosyal Gelişme Sürecinde Göçmen Kimliği

Göç ve gelişme arasındaki ilişki üzerine tartışmalar yeni bir olgu değildir. II. Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanma çerçevesinde, gelişmiş Batılı ülkelere artan göç, göçün, göç veren ülkelerin kalkınması üzerindeki etkilerinin de tartışılmasını beraberinde getirmiştir. Sosyal gelişme sürecinde göçmen kimliğinin zaman içinde, kültürel olarak çoğunluğa benzemesi ve devlet politikaları aracılığıyla bu yönde zorlanması gelişme ve göçe yeni bir boyut getirmiştir. Ev sahibi toplum, göçmenlerle etkileşime açık olursa ancak o zaman uyumlu bir değişmeden söz edilebilir.

Eğitim, Gelişme ve Göç

Gelişme sürecinin temelinde bilgi, dolayısıyla eğitim yatmaktadır. Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapılar bilgi ve iletişim teknolojisinde sağlanan gelişmelere paralel olarak hızlı bir değişim içindedir. Ekonomik gelişme sürecinde bilginin ilk kez temel kaynak olarak maddenin ve enerjinin önüne geçmesi, bilgiyi tüm ülkeler ve üretimler için stratejik bir konuma getirmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki temel farklılık, bilgiyi üretme ve kullanma kapasitesine dayanmaktadır. Bilgiyi üretme ve kullanma kapasitesi ise insanın eğitim düzeyine ve becerilerine bağlıdır.