Yoksulluk ve Sosyal Politika
Sosyal Politika Tarihinde Yoksullukla Mücadele
Yoksulluk, merkezi kavram ve olgusu refah olan sosyal politika disiplinin en önemli konularından biridir. Yoksulluğun yaratttığı toplumsal sorunlara ve toplumsal risklere karşı toplumun refahı için alınması gereken önlemler ve planlamalar, yoksulluk olgusunu sosyal politikanın önemli alanlarından biri haline getirmektedir. Modern bir sosyal olgu olarak yoksulluk, 16. yüzyılda Avrupa'da tarımda kapitalistleşme süreciyle birlikte ortaya çıkmıştır. İngiltere'de 1834'te çıkarılan Yeni Yoksullar Yasası'yla bir işte çalışan her birey hukuki olarak yoksulluk tanımının dışında bırakılmıştır. Bu dönem muhtaç konumda bulunanlara sosyal yardım ve destek pratikleri bütünüyle olanak sahibi bireyin vicdan ve seçimine bırakan hayırseverliğe dayanmaktadır. Almanya'da Bismarck döneminde kötü ve ağır çalışma koşullarına karşı sağlık, maluliyet ve emeklilik sigortaları çalışan hakları için oldukça önemli gelişmelerdir.
Yoksulluk Ölçütleri ve İlgili Kavramlar
İş, eğitim, barınma, sağlık, güvenlik gibi hizmetlere erişimin sistematik olarak engellenmesi ve toplumdaki çeşitli kaynakların adaletli dağıtılmaması yoksulluğa neden olmaktadır. Yoksullukla mücadele için sosyal politika alanındaki önlemlerin ve programların uygulanmasında yoksulluğun tanımlanması ve ölçülebilmesi önemlidir. Yoksulluğun ölçütleri ve nasıl tanımlanması gerektiği konusunda farklı yaklaşımlar mevcuttur. Değişen sosyo -ekonomik yapı yoksulluk üzerine yapılan kavramsallaştırmaların da tartışılmasını gündeme getirmiştir. Yoksulluk üzerine yapılan tanımlamalarda ve ölçümlerde “mutlak yoksulluk”, göreli yoksulluk”, "insani yoksulluk" ve son yıllarda "bir insan hakkı ihlali olarak yoksulluk" kavramları sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Yoksulluk Kuramları
Yoksulluğun nedenlerine göre farklılaşan yoksulluk kuramları vardır: Bireysel kuram, kültürel kuram, siyasal ve ekonomik yapı temelli kuram, coğrafi konum kuramı ve birikimli dönemsel kuram olarak adlandırılır.
Yoksulluğun Nedenleri
işgücü piyasalarındaki dönüşümün, büyümenin dolaylı etkisinin, gelir dağılımı eşitsizliklerinin ve işsizliğin, demografik özelliklerin, aile yapısındaki dönüşümün, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve sosyal dışlanmanın neden olduğu ekonomik, siyasal ve toplumsal sistemi temel alan yoksulluk kuramının yanı sıra yoksulluğu bireysel ve kültürel nedenlere göre açıklayan; coğrafi konuma bağlı olarak ele alan ve dönemsel olarak belirebileceğini ileri süren yoksulluk çalışmaları mevcuttur.
Günümüzde Yoksullukla Mücadele
1970'lerin sonunda beliren sanayisizleşmenin, esnek üretimin ve küreselleşmenin hakim olmaya başladığı neoliberal ekonomik koşullar altında işsizlik önemli bir sorun olarak belirmiştir. 1990'larda yeni siyasal ekonomik düzenin yarattığı sosyal sorunlarla başetmek üzere yoksullukla mücadeleyi hayırseverlik düzeyinde ele alan "yeni refah yönetişimi" anlayışında devletin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin, ailenin ve piyasanın önemli rolü bulunmaktadır. Sermayenin küreselleşmesi ve sadece sınıflar değil, kimlikler arasındaki sosyo -ekonomik farklılıkların giderek belirginleşmesiyle sosyal dışlanma riski taşıyan, kenarda kalan, özellikle ekonomik ilişkiler açısından sistemle bütünleşmesi giderek zorlaşan yeni bir yoksullar tabakası oluşmuştur.
Yoksulluğun Kadınlaşması
Neo-liberal sosyal politika yaklaşımına uygun olarak devletin iyileştirici ve önleyici sosyal politika üretmedeki rolünün azalmasıyla kadınlar adil ve eşit bir şekilde eğitim, sağlık ve istihdam politikalarından yararlanamadıkları ve kaynaklara erişemedikleri için Pearce’in kavramsallaştırdığı “yoksulluğun kadınlaşması” olgusu ile karşı karşıya kalmaktadırlar.